Demlik yordamıyla bilinemezcilik,
«Birçok tutucu kişi, kendilerinin inançlarını ispat etmeleri gerektiğini değil, şüphe edenlerin kabul edilmiş olan inançları çürütmesi gerektiğini anlatır. Bu elbette bir hatadır. Eğer ben Dünya ile Mars arasından geçen ve merkezi Güneş olan eliptik bir yörüngede dönen bir Çin demliği bulunduğunu öne sürseydim ve bu demliğin en güçlü
Sayfa 81 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin Yetersizliği | Bertrand Russell tarafından.Kitabı okuyor
Diamond Tema’nın Dawkins’i eleştirdiği nokta (yorumuma göz atın),
1. Koyu teist. Tanrının var olma olasılığı yüzde 100'dür. C. G. Jung'un sözleriyle: "İnanmam, bilirim." 2. Son derece yüksek olasılık ama tam yüzde 100 değil. Fiili teist. "Kesin olarak bilemem ama Tanrıya fazlasıyla inanırım ve onun burada olduğunu varsayarak hayatımı sürdürürüm." 3. Yüzde 50'den yüksek ama çok da yüksek değil. Teknik açıdan bilinemezci ama teizme meyilli. "Çok kararsızım ama Tanrıya inanmaya meyilliyim." 4. Tam olarak yüzde 50. Tamamen tarafsız bilinemezci. "Tanrının varlığı ya da yokluğu kesin olarak eşit olasılıktadır." 5. Yüzde 50'den düşük ama çok düşük değil. Teknik olarak bilinemezci ama ateizme meyilli. "Tanrının olup olmadığını bilmiyorum ama inançsız olmaya meyilliyim." 6. Son derece düşük olasılık ama tam sıfır değil. Fiili ateist. "Kesin olarak bilemem ancak Tanrının epey olasılıksız olduğunu düşünüyorum ve burada olmadığını varsayarak hayatımı sürdürüyorum." 7. Koyu ateist. "Tanrı olmadığını bilirim, tıpkı Jung'un bir tanrı olduğunu 'bildiğindekiyle' aynı büyüklükte bir inançla." (…) Ateistler inanç sahibi değildirler ve tek başına mantık hiç kimseyi bir şeyin kesinlikle var olmadığına dair şüphesiz bir kanaate götüremez. Bundan dolayı, pratikte kategori 7, kendisinin zıddı olan ve birçok kendini adamış taraftarı olan kategori 1'den bir hayli az taraftara sahiptir. Ben kendimi kategori 6'dan sayarım ama 7'ye meyilliyimdir.
Sayfa 80 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin YetersizliğiKitabı okuyor
Reklam
Gerçek şu ki, bir şeyin hem varlığının hem yokluğunun kanıtlanamıyor olması, o şeyin varlığını ve yokluğunu eşit ihtimal yapmaz.
Sayfa 79 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin YetersizliğiKitabı okuyor
Neden felsefe tek başına bir işe yaramaz,
Fikirlerin tarihinde, daha önce sonsuza kadar bilimin ulaşabileceği sınırın dışında olduğuna hükmedilmiş soruların cevaplanmasının örnekleri bulunur. 1835'te ünlü Fransız felsefeci Auguste Comte yıldızlar için şöyle yazmıştı: "Hangi yöntemi kullanırsak kullanalım, kimyasal bileşimlerini ya da mineral yapılarını asla inceleyemeyeceğiz." Oysa Comte'un bu sözleri kaleme almasından bile önce, Alman fizikçi Fraunhofer güneşin kimyasal bileşimini incelemek için tayf ölçerini kullanmaya başlamıştı bile. Günümüzde tayf ölçer kullanan bilim insanları, çok daha uzak yıldızların mutlak kimyasal bileşimlerini uzaktan gerçekleştirdikleri araştırmalarıyla gözler önüne sermekte ve her gün Comte'un bilinemezciliğini boşa çıkarmaktalar.
Sayfa 77 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin YetersizliğiKitabı okuyor
İki tür bilinemezciliği birbirinden ayırt ederek başlayacağım. Pratikte Geçici Bilinemezcilik (PGB) isimli lehte veya aleyhte gerçekte kesin bir yanıtın olduğu, ancak bu yanıta ulaşmak için yeterli kanıtımızın olmadığı, (ya da kanıtı anlamadığımız ya da incelemeye yeni başladığımız, vs.) şeklindeki mantığa sahip olan haklı bir tarafsızlık durumudur. PGB, Permiyen yok oluşu karşısında mantıklı bir duruş olacaktır: Şu an ne olduğunu bilmesek de orada bir gün öğrenmeyi umduğumuz bir gerçek vardır. Ancak son derece kaçınılmaz bir tarafsızlık türü daha vardır ve onu Prensipte Kalıcı Bilinemezcilik (PKB) diye adlandıracağım. Bilinemezciliğin PKB türü, ne kadar çok kanıt toplarsak toplayalım asla cevaplanamayacak olan sorular için uygundur çünkü burada kanıt fikrinin kendisi anlamsızdır. Soru başka bir düzlem ya da boyuttadır ve kanıtın ulaşabileceği alanların dışındadır. Bir örnek, kırmızıyı benim gibi görüp görmediğinizi sorgulayan bayat felsefe sorusu olabilir.
Sayfa 76 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin YetersizliğiKitabı okuyor
Lehte veya aleyhte kanıt bulamadığımız konularda bilinemezci olmakta yanlış olan hiçbir şey yoktur. Mantığa uygun duruş budur. Carl Sagan kendisine evrenin herhangi bir yerinde hayat olup olmadığı sorulduğunda bilinemezci olmaktan gurur duymuştu. Herhangi bir seçeneği tutmayı reddettiğinde soruları soran kişi "içindeki sesi" ifade etmesi için onu sıkıştırmış ve o an şu ölümsüz yanıtı almıştı: "Ama ben içimle değil beynimle düşünmeye gayret ederim. Doğrusu, kanıt ortaya çıkana kadar hükmümüzü ertelemekte hiç sorun yoktur."
Sayfa 75 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Bilinemezciliğin YetersizliğiKitabı okuyor
Reklam
Jefferson'ın yine Peter Carr'a yazdığı bir başka mektupta bulunan aşağıdaki tavsiyesini dokunaklı buluyorum: Zayıf zihinlerin altında diz çöküp itaat ettikleri köleleştirici önyargıların yol açtığı bütün korkuları üzerinden at. Mantığı sandalyesinde düzelt ve her gerçek ve fikir için onun mahkemesine başvur. Bir Tanrının varlığını bile cesurca sorgula; çünkü eğer bir tane varsa, mantığa olan saygıyı gözü kapalı korkudan daha çok takdir edecektir.
Sayfa 70 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı; Laiklik, Amerika’nın Kurucu Babaları ve DiniKitabı okuyor
Dini görüşleri ne olmuş olursa olsun, Amerika'nın kurucularının hepsi eğer Baba George Bush'un kendisine gazeteci Robert Sherman tarafından sorulan, "Ateist olan Amerikalıların vatandaşlıklarının ve vatanseverliklerinin diğerleriyle eşit olduğunu onaylıyor musunuz?" sorusuna verdiği cevabı okusalardı donakalırlardı: "Hayır, bu ateistlerin ne yurttaş ne de vatansever olarak düşünülebileceğinden emin değilim. Bu millet Tanrının emrindeki tek bir millettir." Sherman'ın açıklamasının doğru olduğunu varsayarsak (ne yazık ki bir kayıt cihazı kullanmamış ve diğer hiçbir gazete hikâyeyi o zaman yayınlamadı), ateistler yerine "Yahudiler", "Müslümanlar" veya "Zenciler" kelimesini koymayı deneyin.
Sayfa 71 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı; Laiklik, Amerika’nın Kurucu Babaları ve DiniKitabı okuyor
Göçmenler ve Kilise Kültürü
Krallık yasalarıyla yönetilen ve yerleşik bir kiliseye sahip olan İngiltere en az dindar olan ülkeler arasındayken, kuruluş temellerinde laiklik olan Amerika'nın şu an Hristiyan dünyasının en dindar ülkesi olması çelişkisine sıklıkla dikkat çekilir. Bana sürekli bunun sebebi sorulur ve ben cevabı bilmiyorum. Sanırım şu olası: Protestanlar ve Katolikler değişik zamanlarda üstünlüğü ele geçirerek rakip gruba karşı cinayetlere giriştiler ve İngiltere, bu dinler arası korkunç savaş geçmişinden sonra dinden usandı. Bir diğer olasılık, Amerika'nın göçmenlerden oluşan bir millet olması gözleminden doğar. Bir meslektaşım, Avrupa'daki akrabalarının oluşturduğu istikrar ve rahatlıktan kopan bir göçmenin yabancı topraklardaki bir kiliseyi bu yokluğu bir şekilde doldurmak için kullanabileceğine işaret etti. Bu ilginç bir fikir, daha fazla araştırmaya değer. Birçok Amerikalının kendi yerel kiliselerini önemli bir kimlik öğesi olarak gördüğüne hiç kuşku yok, ki gerçekten de kiliseler akrabaların özelliklerinin bazılarını taşırlar.
Sayfa 67 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı; Laiklik, Amerika’nın Kurucu Babaları ve DiniKitabı okuyor
Amerika'nın kurucularının dinsel görüşleri, tarihi kendi yorumlarıyla dayatmaya can atan günümüz Amerikan sağının propagandacıları için oldukça büyük bir ilgi alanıdır. Bu propagandacıların görüşlerinin aksine ABD'nin bir Hristiyan ulusu olarak kurulmadığı gerçeği, ilk olarak 1796'da George Washington döneminde planlanan ve 1797'de John Adams'ın imzaladığı, Trablus'la yapılan bir anlaşmanın şartlarında belirtilmişti: «ABD Hükümeti hiçbir anlamda Hristiyanlık dini üzerine kurulu olmadığından; Müslümanların kanunlarına, dinlerine ya da düzenlerine karşı hiçbir kin vasfı taşımadığından; ve adı geçen Eyaletler, Müslüman milletlerin hiçbiriyle herhangi bir zamanda savaşa ya da herhangi bir düşmanlık eylemine girişmediğinden; bu anlaşmanın tarafları, iki ülke arasındaki süregelen uyumun, dinsel fikirlerden ileri gelen bahaneler yüzünden hiçbir şekilde kesintiye uğramayacağını ilan eder.» Bu alıntının açılış sözleri günümüzün Washington otoritesinde şamataya yol açardı. Oysa Ed Bucker o zaman bu sözlerin siyasetçiler ya da halk arasında fikir ayrılığına yol açmadığını tatmin edici bir biçimde gözler önüne sermişti.
Sayfa 67 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı; Laiklik, Amerika’nın Kurucu Babaları ve DiniKitabı okuyor
Reklam
“İnsanların dini inançlarından daha kararlı oldukları başka hiçbir pozisyonları yoktur. Bir tartışma esnasında bir insanın, İsa Peygamberden, Tanrıdan ya da Allah'tan (ya da bir insan bu yüce varlığa her ne isim veriyorsa ondan) daha güçlü olarak öne sürebileceği bir başka müttefik yoktur. Ancak her güçlü silahta olduğu gibi, kişi, kendi iyiliği için Tanrının ismini idareli bir şekilde kullanmalıdır. Ülkemizin her tarafında çoğalmakta olan dini gruplar, dinsel nüfuzlarını bilgece kullanmamaktadırlar. Bunlar, devlet yöneticilerini yüzde yüz kendi politikalarını izlemeye zorlamak için çalışmaktadırlar. Eğer bu dini grupların ahlaki görüşlerinin herhangi birisine katılmıyorsanız şikâyet ederler, sizi para veya oy kaybına veya her ikisine birden uğratmakla tehdit ederler. Eğer ahlaklı birisi olmak istiyorsam A, B, C ve D'ye inanmam gerektiğini söyleyen politik vaizlerden cidden yoruldum. Bunlar kim olduklarını zannediyorlar gerçekten? Ve manevi inançlarını bana zorla kabul ettirme haklarını nereden aldıklarını düşünüyorlar? Ve Senatodaki her oylamada oyumu kontrol etme hakkının kendilerine Tanrı tarafından verildiğini sanan bütün dini grupların tehditlerine katlanmak zorunda olan bir parlamenter olduğum için daha da sinirliyim. Bugün onları uyarıyorum: Muhafazakârlık adıyla kendi ahlaki değerlerini bütün Amerikalılara dayatmaya çalışırlarsa onlarla her şekilde savaşırım.”
Sayfa 66 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı; Laiklik, Amerika’nın Kurucu Babaları ve Dini | Senatör Barry Goldwater’in 1981’deki konuşmasından.Kitabı okuyor
Bu üç İbrahimci dinin en eskisi ve diğer ikisinin bariz atası olanı Yahudiliktir: Aslen cinsel yasaklara hastalıklı bir şekilde takıntılı, yanmış insan eti kokusu eşliğinde, rakip tanrılar karşısında üstün görülen ve seçilmiş bozkır kabilesinin ayrıcalıklı sayıldığı öfkeli, oldukça kaba bir tek Tanrıya dayalı kabile inancıdır. Hristiyanlığın temeli, Filistin'in Romalılarca işgali sırasında Tarsuslu Paul tarafından, Yahudiliğin daha merhametli ve daha az ayrıcalıklı tek tanrıcı bir mezhebi olarak atılmış ve sadece Yahudi ırkına özel olmayı aşmış, dünyanın geri kalanını da hedeflemiştir. Birkaç yüzyıl sonra Peygamber Muhammed ve takipçileri Yahudi orijinalinin katı tek-tanrıcılığına yeniden döndüler ama ayrıcalığını yine bir kenara ittiler. Ve inancı yaymak için güçlü bir askeri fetih ideolojisi ekleyerek, yeni kutsal kitap Kuran'ın üzerinden İslam'ı kurdular.
Sayfa 63 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Tek TanrıcılıkKitabı okuyor
“Kültürümüzün kalbindeki, hakkında konuşamayacağımız büyük kötülük tektanrıcılıktır. Eski Ahit adıyla bilinen barbar bir Tunç Çağı metninden üç insanlık karşıtı din gelişmiştir: Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam. Bunlar gök tanrılı dinlerdir. Ve tamamen ataerkildirler (Tanrı her şeye gücü yeten Baba'dır) ve dolayısıyla, gök tanrı ve dünyevi erkek elçilerinin etkisine girmiş olan bu diyarlarda 2.000 yıldır bir kadın nefreti var olmuştur.” —Gore Vidal
Sayfa 63 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Tek TanrıcılıkKitabı okuyor
Bir futbol maçı bile hakemsiz yönetilmiyorsa…
Hakkında yorum yapmaktan kendimi alıkoyamadığım bir diğer konu da, dindarların kanıtına sahip olmadıkları ve hiçbir zaman da olamayacakları son derece ayrıntılı detaylar ileri sürerken sahip oldukları kibirli güvendir. Belki de, çok az farklı olan fikirlere, özellikle de Üçlemecilik alanındakilere karşı gösterilen merhametsiz kini besleyen şey budur, yani dini fikirleri lehte veya aleyhte destekleyecek hiçbir kanıt olmadığı gerçeğinin kendisidir.
Sayfa 60 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Çok TanrıcılıkKitabı okuyor
Baba, oğul, kutsal ruh.
Üç parçalı olan bir Tanrımız mı var yoksa üç Tanrı bir tane içinde mi? Katolik Ansiklopedisi, ilahiyat mantığının bir başyapıtında, konuyu bizim için aydınlığa kavuşturur:¹ Tanrılığın birliğinde üç Kişi vardır; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. Bu üç Şahsiyet birbirlerinden tamamen ayrıktır. Bu yüzden, eğer Atanasyus Öğretisinin kelimelerini kullanırsak: "Baba Tanrıdır, Oğul Tanrıdır ve Kutsal Ruh Tanrıdır, ama yine de Üç Tanrı değil tek bir Tanrı vardır." Bu yeterince açık değilmiş gibi, Ansiklopedi üçüncü yüzyıl ilahiyatçısı olan "Mucizeci Aziz Gregory"nin sözlerini alıntılar: Bu yüzden, ne yaratılan herhangi bir şey, ne Üçlemede bir diğerine bağlı olan bir şey, ne de bir zamanlar var olmayıp da eklenen bir şey vardır. Fakat daha sonra katılan vardır. Bundan dolayıdır ki Baba Oğulsuz, Oğul da Ruh'suz hiçbir zaman olmadı: Ve bu aynı Üçleme sonsuza kadar sabittir ve değiştirilemez.
Sayfa 59 - Bölüm 2 - Tanrı Varsayımı, Çok TanrıcılıkKitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.