Kişisel imparatorluğunu adım adım kuruyordu. Halkın çoğunluğu, sanayiciler ve kurumlar arkasındaydı ve onun niyetlerinden hiç kuşku duymadan olanca güçleriyle destekliyorlardı. Bugün okuyunca insan, koskoca bir ülkenin bu kadar uyuşmasına, gerçeklere gözünü kapatmasına inanamıyordu. Hitler parlamentoyu da devre dışı bırakmanın yolunu bulmuştu. Daha iktidardaki ikinci ayını bile doldurmadan, 24 Mart 1933'te parlamentonun denetim yetkisini ortadan kaldıran ve hükümete sınırsız bir özgürlük alanı getiren "Yetki Kanunu"nu bizzat parlamentoya onaylatmıştı. Bundan sonra onu denetleyecek hiçbir güç kalmamıştı ortalıkta. Her zaman olduğu gibi, cehenneme giden yollar iyiniyet taşlarıyla döşenmişti.
Asıl hayret verici olan şey, bu Nazi ileri geleninin, savaştan sonra yargılanmaması ve Sovyet Bölgesi'nde hiçbir problemle karşılaşmadan yaşamını sürdürmesiydi. Hatta kitaplar yazmış ve yazar olarak ün kazanmıştı. Bu nasıl mümkün olabilirdi?
-"Su bir kaynak, havayı ve toprağı da birbirine bağlıyor. Su havadan inip toprağa kavuşuyor. O yüzden insanlığı da birbirine bağlıyor."
+"Yani sen her şeyin değiştiğini, sadece suyun değişmediğini mi söylüyorsun?"
-"Her şeyin değiştiğini düşünüyorum elbet, evrim buna dayanıyor fakat bir yandan hem değişip hem de tekrar ettiğine inanıyorum."
+"Tarih tekerrürden ibarettir."
-"Evet, ona da inanıyorum. Bu taş kimbilir nereden geldi, kimler dokundu, hangi insanlar bizimle aynı şeyleri yaşadı? Aynı suyu içtik ve aynı hadiseler nasıl da aynı şekilde tekrar etti düşünsene."