"II. Abdülhamid'in, "Her resim bir fikirdir. Bir resim yüz sayfalık yazı ile ifade olunamayacak siyasî, hissî mânaları telkin eder. Onun için ben, tahrir-i mündericattan (yazılı belgelerden) ziyade, resimlerden istifa- de ederim" sözü onun fotoğrafa bakış açısını ve fotoğrafın iletişim gücüne yaklaşımını ortaya koymaktadır."
Yapım için Grek işçiler, yıkım için ise aksine Türk işçileri almak gereklidir. Zira dünyanın yapımı Greklere özgüdür. Yıkım ise Türklere ayrılmıştır. Tanrı evreni ilk kez yaratınca, ilkin tasasız kâfirlere can verdi... Onlar taşların zirvelerinde, tepeler üzerinde birçok kent ve kaleler yükselttiler ... Ama Tanri işleri öyle düzenledi ki, yavaş yavaş bu yapilar yıkılmaya yüz tuttular. O zaman Tanrı, gördükleri bütün yapıları, saygı duymadan, acımasız yıksınlar diye Türkleri yarattı. Türkler, yıktılar ve hâlâ yıkıyorlar. Kiyamet gününe kadar bunu yapacaklar. Sonunda Konya'nin yıkılması, acımasız ve adaletsiz Türklerin elinden olacak.
Sayfa 157
Reklam
SOKRATES, Carlotta Capuccino:
ATİNALI BİR İNSAN * Sokrates, Phytagoras'tan Epiktetos'a, Ammonios Sakkas'a ve elli yaşından önce bir şey yazmamış olan Plotinos'a kadar uzanan, hiçbir yazılı eser bırakmamış olan filozoflar geleneğinin bir üyesidir. İki tür felsefi agrafi (yani ''yazısızlık'') söz konusudur: Pythagoras'ınki gibi, kendi düşüncesini yaymak istemeyenlerin ezoterik veya dogmatik agrafisi ve yazının sözlü diyaloğun yerini almak açısından yetersiz olduğuna inananların diyalektik agrafisi. Bu ikinci agrafi türü Sokrates'le ortaya çıkmıştır ve Pyrrhon, Pitaneli Arkesilaos ve Karneades gibi kuşkucu filozoflar tarafından da uygulanmıştır.''
Sayfa 120Kitabı okudu
İlk yazımız Göktürk alfabesidir ve daha sonra da işlek bir yazı olan Uygur alfabesi geliyor.
Öyle reformlar vardır ki bunlardan bir ulusun bilgeliği parlar ve öyle reformlar da vardır bunlar kendi kendine ihanet mahiyetindedir. Japonya ve Türkiye örnekleri, bu açıdan modern tarihin klasikleri olarak görülebilir. Evvelki asrın sonunda ve bu asrın başında bu iki ülke birbirine çok benzeyen ve mukayese edilebilir bir görüntü çiziyorlardı.
Hz. İsâ Dönemi Yahudi Toplumu
Hz. İsa'nın Filistin bölgesinde yahudi bir toplum içerisinde doğup yaşadığı bilinmektedir. Bu dönem yahudi geleneğini kendi aralarında ortodoksi içerisinde yer alanlar ve heterodoksal mezhepler şeklinde iki ana gruba ayırmak mümkündür. Yahudi ortodoksisi ya da yahudi ana cemaati içerisinde yer alan grupların en büyüğü Ferîsîler'dir. Yaygın halk inancını temsil eden Ferîsîler, hem "Yazılı Torah" adını verdikleri Tanah'ı (yani yahudi kutsal kitabı) hem de "Sözlü Torah" dedikleri din bilginlerine ait yorumlar, fetvalar ve benzeri materyalden oluşan sözlü geleneği dinde referans olarak kabul ediyorlardı. Bir çeşit yahudi elitizmini ifade eden Sadûkilik ise özellikle tapınak çevresinde etkin bir akımdı. Bunlar, dinde referans olarak yalnızca Tanah'ı kabul ediyorlardı. Gerek Sadükiler gerekse Ferîsîler, özellikle tapınakta sıklıkla yapılan kanlı kurban törenleriyle ve helâl-haram kurallarına yönelik sıkı yaklaşımlarıyla öne çıkıyorlardı.
İsam Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 681 ile 690 arasındakiler gösteriliyor.