Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Reklam
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
Kür Şad ve Kırk yiğit
Gönüllerinde tatlı öç duygusu, gözlerinde Türk Kağanlığı’nın hayali olduğu halde sessiz adımlar atıyorlardı. Gözleri olmayan Gök Börü bile, kimse kolundan tutmadığı, yol hakkında bir şey bilmediği halde sessiz, fakat herkes kadar sağlam adımlarla yürüyordu. Tarihin kırk meçhul kahramanı karanlıkta yürüyordu… En önde Kür Şad, Bozkurt soyunun o od parçası oğlu vardı. Vazifesi olan Türk budununu kurtarmak, fakat hakkı olan kağanlığı başkasına vermek için, ırkının şiir tarihine en güzel mısrayı yazmak üzere, gözler ilerde, el kirişte yürüyordu.
Atsız’ın Atatürk ve Cumhuriyet hakkındaki görüşleri
Atsız’ın Atatürk hakkındaki görüşleri inişli çıkışlıdır. 1930’ların ilk yarısında sık sık, Atatürk’ü yücelten ifadeler kullanmış, 1950’lerde bazı olumsuz görüşler ileri sürmüş, 1960’tan itibaren de Atatürk’e olumlu gözle bakmış, onu tarihimizin kahramanları arasında saymıştır. Atsız’ın Atatürk, cumhuriyet ve inkılaplarla ilgili görüşlerini tarihî
Yürüyorlardı. Gönüllerinde tatlı öç duygusu, gözlerinde Türk Kağan lığı'nın hayali olduğu halde sessiz adımlar atıyorlardı. Gözleri olmıyan Gök Börü bile, kimse kolundan tutmadığı, yol hakkında bir şey bilmediği halde sessiz, fakat herkes kadar sağlam adımlarla yürüyordu. Tarihin kırk meçhul kahramanı karanlıkta yürüyordu.
Reklam
Kür Şad ve Kırk Çeri
Gönüllerde tatlı öç duygusu, gözlerinde Türk Kağanlığının hayali olduğu halde sessiz adımlar atıyorlardı. Tarihin kırk meçhul kahramanı karanlıkta yürüyordu.
“Enveriye”den Ayrılma Yıl 1908, esas öykünün gerçekten başlamasından on yıl önce. Osmanlı İmparatorluğu devrimin eşiğindedir. Jön Türkler, 1878 Anayasası hemen geri getirilmezse, İstanbul’a yürüme tehdidinde bulunuyor. Kötü şöhretli uğursuz “kızıl sultan” boyun eğer ve Jön Türkler başkentte ve imparator­lukta iktidarı fiilen ele geçirir. Sultan
‘’ Altı yüzlü yılların ilk yarısıydı. Türk budunu Çin ülkesinde tutsaktı. Yıllar süren tutsaklık Türklerin ağırına gidiyordu. Kürşad ve 40 ülküdaşı Türk budununun hürriyeti ve istiklâli için Çin Hükümdarının sarayı Siganfu’yu basıp, onu tutsak edecek, olmazsa öldürüp, budunu tutsaklıktan kurtaracaklardı. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor,