21. yüzyılda da varlık içinde insanın insan olarak nasıl sıruflandırılacağına dair ontolojik, epistemolojik, etik, politik ve metodolojik tartışmalar devam etmektedir. Fakat 18. yüzyıl ve 19. yüzyıldaki “bilimsel” araştırmalar, insanı memeliler arasında sınıflandırarak onun biyolojik imkânlarına ve cinsiyetlendirilmiş bedeniyle dişiliğine; homo sapiens olarak sınıflandırarak da kognitif süreçlerine ve erilliğine işaret eden kabuller çerçevesinde tanımlamışlardı.
Şimdi ise o dönemde insanı insan kılan çerçevelerin kesişim noktaları, bir bir yerinden edilerek insan bedeninin, bilincinin ve ruhunun dışında bir kurguyla konu edilmektedir. Başka bir ifadeyle, tarihte, insan bedeni ve ruhu, bilişsel ve sosyo-politik süreçlerin sembolik metni olarak özcü bir perspektifle okunmuştur ve dahi yazılmıştır.
20. yüzyıldan itibaren bu metni kuran sembolik formlar ve tözsellik; psikanalizle, biyolojiyle ve yeni ekonomi-politikle tek tek yapısöküme uğratılarak yerinden edildiğinde ve ontolojik kökleri tarihsel akışa, tarihselliğe dönüştürüldüğünde geride cinsiyete, ırka, yaşa, sınıfa, inançlarına dayanarak işlenen katliamlar, değersizleştirme, acı, gözyaşı ve eksiklikler kalmıştır. Posthüman, bu açıdan tarihe yüklenen çelişik ve totaliter formlarla yüzleşmenin onları yapısöküme uğratmanın, arındırmanın metodolojisi olarak karşımızda durmaktadır.
Yaylagül Ceran Karataş-Posthüman:Şehir ve Beden