Bedeviyye Tarikatı
Şeyh müridden şunları tekrarlamasını isterdi: " Allah benimle beraberdir. Allah bana bakmaktadır. Allah bana şahittir."
Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, Doğu'nun felsefesi, Batı'nın bâtil dinleri değil, Kur'an ve Sünnet'tir. Bütün manevi terbiye yollarına kısaca "tasavvuf" denir.
Reklam
Tasavvuf haktır. Ancak şeriatsız tasavvuf olmaz. Turuki aliyye dinimize ve ümmetimize çok hayırlı hizmetler etmektedir. Rehberi olmayanın rehberi şeytandır. Adları ne olursa olsun, bütün hak tarikler, "Tarikat-i Muhammediyedir."
yayınevinin kitap sonundaki ek'leriKitabı okudu
Zeyniyye ve Mevleviyye tarikatları, yüksek tabaka arasında hayli rağbet görüyordu. II. Murad'ın müritlerine vergi muafiyeti sağladığı Hacı Bayram-ı Veli tarikatı da aynı yıllarda büyük gelişme gösterdi. Bayramiyye mensubu Yazıcızade ailesinden Mehmed'in yazdığı Muhammediyye, II. Muradn devrinde revaçta olan tasavvufi akınları temsil eder, daha sonraki dönemlere etkili bir dini miras bırakırken; Yazıcızade Ali, İbn Bibi'nin eserinin tercümesini bazı eklemeler yaparak padişaha sunmuştu. Bu Selçukname'de yer alan eklemelerde Yazıcızade, Osmanoğulları'nı Oğuz geleneğinden gelen bir tarih anlayışı içinde takdim etmeye çabalıyordu. Türkçe nesrinin güzide örneklerinden biri olan bu eser, II. Murad devrinde yazılan diğer tarih eserleriyle birlikte siyasi açıdan pratik bir amaca hizmet ediyordu. Bazı Osmanlı münevverleri, Kayı boyunun önceliğini vurgulayıp eski Oğuz ananesine göndermede bulunarak, Anadolu'da Osmanlı hakimiyetinin doğal ve meşru bir gelişme olduğunu kanıtlamaya uğraşıyorlardı. Bu çaba, hanedana karşı farklı bir siyasi oluşumun içine girebilecek güçlü uç beylerine "vazgeçilmez hanedan" imajını, geleneksel bir meşruiyet içinde hatırlatıyordu. Ayrıca bundan da mühim olarak, Timurlu Devleti'nin siyasi ve tarihçilik geleneği, 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı kroniklerine sirayet ederek, Oğuz-Türkmen geleneğine bağlılık düşüncesinin yerleşmesine ve Türkçenin edebi bir dil olarak güçlenmesine hizmet etti. Üstelik hanedanın kendisi de bu eski Oğuz-Türkmen hatıralarını açık bir şekilde benimsemede mahzur görmedi. Bu durum Osmanlı kimliğinin ayrılmaz bir parçası olacaktı.
Sayfa 129Kitabı okudu
Halidiye Kolu Kürt-İslam çizgisinde olduğundan sebep
Nakşibendiliğin Hâlidîye koluna uzak duran II. Abdülhamid Nakşibendî tarikatının başka bir kolu olan Ziyaiyye’nin kurucusu (Nakşibendî şeyhi) Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (Gümüşhaneli, 1813-93) ile iyi ilişkiler kurmuştur. Gümüşhanevî II. Abdülhamid’in reformlarını ve kendisinin de dostları olan kafkas göçmenlerine karşı uyguladığı asimilasyon
Kurusallaşmış tasavvufa tepki - gemiyi terk edenler
Her tür gösterişten uzak olma temelinde bir tür gizli zühd fikrini savunmaktaydı. Zira onların temel hareket noktası gösteriş ve riyadan kaçınmaktı. Herhangi bir güzel halin insanlara zahir olması onlar için riya demekti. Bunun için ibadet ve güzel hasletlerin ortaya dökülmesine izin vermezler ve halk tarafından fasık [günahkâr] olarak bilinmek
Sayfa 65 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, KURUMSALLAŞMIŞ TASAVVUF: TARİKATLAR
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.