"Manastırlar toplumların şekillenme tarzını belirleyen kurumlar olarak 10. yüzyıl için uygun, 15. yüzyıl için tartışmalı, 19. yüzyıl için tiksinti uyandırıcıdır."
Belki ben boş bir insanım, belki de insanlar fazlasıyla anlam peşinde koşuyor. Kendimce bunu kısmen rahatsız edici seviyede bulduğum için birkaç şey dönmeye başladı aklımda.
Sıradan bir şekilde herhangi bir film sitesinde kafama göre filmlere bakarken biri dikkatimi çekti, fragman izlemek pek huyum değildir, ama izlemiş bulundum ve filmi
Günümüzün tartışılır konusu haline gelen hadislerin güvenilirliği ya da hadis dinin asıl kaynağı olabilir mi? sorularını kafanızda taşıyorsanız faydalanılabilecek bir kitap olarak görüyorum. Ehli sünnet bakış açısına sahip olan kitabın ilk bölümünde Kuran'ın sünnet ile ilgili ihtilaflı sayılabilecek ayetlerine direk hüküm vermekten çekinmeyen yazar, devamında özellikle hadis inkarcıları diye tanımladığı kişilerin tezlerine cevap veriyor.
Özellikle Kütüb-i Sitteden önce hazırlanmış yazılı hadis kaynakları delilleri ile ortaya konulmaktadır.
Konuya ilgi duyuyorsanız faydalanılabilecek bir kitap olarak görüyorum.
Anayasaların toplumu ileriye götüren, öncülük eden belgeler mi, yoksa o toplumun düzeyini yansıtan yapılanmalar mı olması gerekir, bu tartışılır. Sovyetler Birliği anayasası komünizm yolunda ilerleyen bir toplumun, o andaki durumunu ve yapılanmasını yansıtan bir belgeydi. Nitekim siyasi ve idari hayatta politikayı belirleyen yöneticiler, ikide bir "Anayasanın falanca maddesine göre açıktır ki..." üslubuyla değil, "Marksizmin, Leninizmin ilkelerine göre gayet açıktır ki ..." üslubuyla konuşurlardı.
Ateistin kutsal kitabı mı olur kardeş? Kitapsız değil mi bunlar yahu? Dur biraz başa saralım.
"Bütün çocuklar ateisttir, tanrı fikri onlarda yoktur."
// Baron D'Holbach
Kitapta geçen bu alıntı ile başlayalım. Okula başlar başlamaz aynı sene yaz tatilinde, çoğu çocuk gibi camiye Kuran kursuna gönderildim. Küçükken de Allah ismi hep