Yüzyıllık Yalnızlık
Tatilde okumayın. Sarıyor, kendinizi akşamları klimanın altında odada kitap okurken buluyorsunuz.
Soyağacını ezberlemeyi bir süre sonra bıraktım. Zaten yazar biz okurları düşünmüş ve aralara serptiği ipuçları ile hatırlatmaları yerleştirmiş. Biraz dikkatle okumak yetiyor. Büyülü gerçekliğin tartışmasız en çarpıcı örneklerinden biri. Bu kadar karamsarlığa, drama, ölüme bir şekilde sihirler, büyüler karışmasa dayanılmaz gibi. Çarşaflarla beraber uçup cennete giden Güzel Remedios ve ölüm ile oturup sohbet eden Amaranta’dan sonra şaşırmayı da bıraktım ama kitabı bırakamadım. Yeni bir isim duyunca, geliyor yeni bir dram diye, okudum, kendimi en imkansıza inanırken buldum. Acaba yazarın kendi yaşamından izler mi var, dediğim bir kitap. Yaşamış gibi yazmış. İsimlerin birbirine benzemesinde ironik bir şey olduğunu düşünüyorum. Yaşam, yalnızlık ve ölüm döngüsü hep tekrarlıyor. İsimlerle bu anlatılıyor sanki. Kitabı özetlesem, “Ölüm çok kolay ve ne kadar uzundu,” derim. “Yaşamaksa çok kısa ve zor.”
Not: Mo Yan’ın İri Memeler ve Geniş Kalçalar kitabını okumuştum. Aklıma oradan sahneler üşüştü… Yüzyıllık Yalnızlığı sevenlere Mo Yan öneririm…
“Şifreleri çözdüğü anda seraplar kentinin rüzgârla savrulup yok olacağı, insanların anılarından silineceği ve yazılanların evrenin başlangıcından sonuna dek bir daha yinelenmeyeceği yazıyordu. Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkum edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olamazdı.”