Ölüm ayarttı beni. Ölmek her zaman çok kolay gelmişti bana. Ölümü tasavvur etme tarzım, aş­ka dair hayallerimden pek farklı değildi; ölümde bir bitkinlik, tat­lı bir hezimet görüyordum. O günden beri, ömrüm boyunca, bu iki saplantı sırayla zihnimi meşgul etmeyi sürdürdü; biri beni di­ğerinden kurtarıyordu ve hiçbir akıl yürütme beni ikisinden bir­den kurtaramıyordu.
Bir arkadaşımın düğün müsameresindeydik. Normalde bu şekil organizasyonlara iştirak etmem ama o esnada damat tıraşını sergilemekle meşgul olan arkadaşım, davetiyeyi verirken “Gelmezsen ölümü ye,” diyerek iğrençleştiği için karşı koyamamıştım. Ölü yemek tarzım değildi.
İletişim Yayınları
Reklam
"Bugüne kadar asla aklımdan bir başkasının düşüncelerinin ne olabileceğini geçirmemiştim, onunkileri bile, bu benim tarzım değildi."
Sayfa 47
Kâğıda babam için bir beyaz bir boşluk bıraktım. Boşluk bırakmak benim tarzım değildi. Eyaz da fark etmişti. “İnsanlar beyaz sayfaları sever. Yeni başlangıçlar isterler, sıfırdan başlayıp bine ulaşmak sonra yine binden sıfıra inmek isterler. O sayfalara zamanı geldiğinde doldurabilecekleri boşluklar da bırakırlar. İnsanlık öylesine doyumsuzdur ki en güzel resimlerine bile daha sonrasında eklenebilecek birkaç fırça darbesi için boşluk bırakmak isterler. Ama sen boşluklara karşı tahammülsüzsün.” Demişti, her köşesine kalemimin dokunduğu resmime yeniden baktıktan sonra. Haklıydı. Bu boşluğa olan tahammülüm babam olduğu içindi. Babam nasıl biriydi? Yaşıyor muydu? Babam için o boşluğa çiçekler bırakabileceğim bir mezar çizmeli miydim?
"o vakitler birçok konuda aynı görüşteydik" demiştin. Sonra da eklemiştin ama: "o günden bugüne öylesine değişmişsin ki, aynı insan değilsin artık." Tümüyle doğru değil bu. Değişen şu ki, o zamanlar yaşamım bunca güç değildi, geleceğim daha az karanlıktı; içim, içimdekiler bakış ve görüş açım, düşünce tarzım hiç mi hiç değişmedi. Herhangi bir değişme olmuşsa, o da şudur: eskiden düşündüklerime, inandıklarıma, şimdi daha çok inanıyorum, eskiden sevdiklerimi şimdi daha çok seviyorum.
Ölümü tasavvur etme tarzım, aşka dair hayallerimden pek farklı değildi: ölümde bir bitkinlik, tatlı bir hezimet görüyordum. O günden beri, ömrüm boyunca, bu iki saplantı sırayla zihnimi meşgul etmeyi sürdürdü; biri beni diğerinden kurtarıyordu ve hiç bir akıl yürütme beni ikisinden birden kurtaramıyordu.
Reklam
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.