BİR GÜN ANLARSIN
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar
Bütün seri bir solukta okundu bitti. Bana çok hitap eden bir eser olmasının yanında sürükleyici ve akıcı bir dille yazılmış olması da cabası... ama sanki son bir bölüm daha varmış gibi geldi bana.
Taş BarınaklarJean M. Auel · Artemis Yayınları · 200525 okunma
Sevmek Neymis Bir Gun Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine
''Her yıl,bahar Ağrıdağının üstüne yürürken,dağın yamacındaki Küp gölünün kıyısına o yörenin tekmil çobanları gelirler,kepeneklerini gölün bakır rengi toprağının,kırmızı çakmak taşı kayalıklarının üstüne serip halka olup otururlar. Çobanların her yıl sayısı değişir. Tanyeri ışırken bellerindeki kavallarını çıkarıp Ağrıdağının öfkesini hep birden
Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni
Türküler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Al damar, mor damar, şah damar sustu
Bahçeler put kesildi birer birer
Meyveler salkım saçak taş.
Bir bulut uçardı
Başı boş bedava
Yandı kül oldu.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.
Ağaç büyür arkasında koşamam
Kervan yürür peşi sıra düşemem
Yıldız akar uçsam da yetişemem.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.
Sanırım son zamanlarda neşter etkisi yapan bir eser oldu benim için.Kitabın içinde yer alan şahane çizimler eşi Bahadır Baruter'e ait.Okudukça nefessiz kaldım,elimde durdukça rahat edemedim;kadını alaşağı eden tüm sistemlere küfredesim geldi yeniden.Sanki Mine Söğüt tüm kadınların içindeki tonlarca ağırlıktaki kederi ve suskunluğu toplayıp denize fırlatmış ama yine de sıkıntısını yokedememişti (zaten amacı da bu değildi) kitabı bitirdiğimde.21 öykü üzerinden kadınlığın sarsıcı yanını anlatmış.Gece uykularınızı kaçıran,uyusanız da rüyalarınızda bir yerde size bakan o kadınların hayatına yolculuğu çıkıyorsunuz.Bitmiyor,kurtulamıyorsunuz o hayatlardan.Satırlara tekrar tekrar gidiyorsunuz,hapsoluyorsunuz kelimelere,bir şey yapmalı diyorsunuz ama yapacak ne kaldı elimizde diye çaresizlik içinde dalıp gidiyorsunuz işte.
"geceleri ben ağır, çok ağır bir taşın altında uyurum.
gündüzleri hafif, çok hafif bir yaprağın ucunda yaşarım.
gece beni taş ezer.
gündüz rüzgar devirir.
kanadıkça kanarım.
hayallerimi o yüzden kanla yazarım."