Kâinatta var olan kuvvetlerin en üstünde bulunan ruh kuvvetinin ince bir tahlili, onda üç unsurun bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu unsurlar, ümit ile iman ve aşktan başka bir şey değildir.
Ümit ruhun, kaynağı olan mutlak kuvvete çevrilme, ona yönelme hareketidir; sonsuzluğun istenmesidir. Ruh, sonsuzluktan dilediği nisbette kuvvet kazanıyor.
Vasat ümmetin tasavvufa bakışı şöyledir;
Bugünki tasavvufa yunan felsefesi, iran hurafesi, hindistan safsatası karıştırılmıştır. Bunu, Kur'an ve sünnetin gölgesinde tesviye etmek lazımdır. Kur'an ve sünnete uyan tasavvuf, islamda makbuldür. Ve, islam'ın ta kendisidir. İslam tarihinde tasavvufsuz bir hareket yoktur. Zira tasavvufsuz bir hareket, ruhsuz bir beden gibidir. Şu anda islam davasının dilde olması, boğazdan aşağıya inmemesi, muslumanların birbirlerine karşı edepsiz davranışları, iftira atmaları, gıybet ederek etlerini yemeleri ve daha birçok şey tasavvufsuzluktandır. Zira tasavvuf, takva ve Allah'tan korkmak demektir. Gayesi ihsan'dır. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem'in de dediği gibi, "ihsan da, Allah subhanehu ve Teala'yı görür gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen Allah'ı görmesen de, Allah seni görür." Bu manadaki tasavvuf devr-i saadette vardı. Aslen tasavvuf emraz-ı kalbiyye denilen kalbi hastalıkları teşhis edip ona göre Kur'an eczanesinde tedavi ettirmektir. İbn Teymiyye ve talebesi ibnu'l Kayyım kendi kitaplarında tasavvufun doğrularını övmüş ve hakkında kitaplar yazmışlardır.
Müslümanlık; ince insanlıktır, tasavvuf ise ; ince Müslümanlık. Samimi, şeksiz, şüphesiz...
Tasavvufun gayesi iki...
Sadece iki:
İbadetlerden zevk alma,
Ve imanın vicdanileşmesi...
Zira Dante'nin İlahi Komedya'sında da anlatıldığı gibi, tek başına akıl bizi cennetin kapısına götürür ama cennete sokamaz; bize Allah'a öğretir ama sevdiremez. İşte tasavvufun gayesi, insan ruhunda gizli olan bu ilâhî sırları, akıl ötesi sırları keşfedip ortaya çıkarmaktır. Bu, tasavvufun akla önem vermediği anlamında alınmamalıdır. Tasavvuftaki akıl, kalbin hâkimiyeti altındadır ve tâkvayla çalışan bir motor gibi düşünülür. Kalb kral, akıl vezir, duyu organları bunların ikisi için çalışan asker ve memurlar gibidir.