"Sosyopatlar empati yoksunuyken,kurbanları empatiyle dolup taşıyorsa,o halde bu iki insan tipi birbiri için biçilmiş kaftandı....Öte yandan empatiyi bölüşemezdiniz....Bende zaten fazla var,birazını sana vereyim,demek gibi bir şey mümkün değildi....Hem zaten sosyopatların daha sonradan empati edinmeleri gibi bir şey de söz konusu olamazdı..."
Sayfa 340 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Sosyopatlar empati yoksunuyken,kurbanları empatiyle dolup taşıyorsa,o halde bu iki insan tipi birbiri için biçilmiş kaftandı....Öte yandan empatiyi bölüşemezdiniz....Bende zaten fazla var,birazını sana vereyim,demek gibi bir şey mümkün değildi....Hem zaten sosyopatların daha sonradan empati edinmeleri gibi bir şey de söz konusu olamazdı..."
Reklam
Taşıyorsa demek..
Bunca kelâm durup dururken gelmez ya bir insana. Bir yerden bir şey inince bir yerden bir şey taşar.
Tarihin Mantığı
Tarih'in mantığı vardır. Hangi açıdan değerlendirilirse değerlendirilsin Tarih konuşur. Hangi açıdan alırsak alalım, onun dilini anlamakta, erdemlik ve doğruluk esastır. Bu yazılarda da, Tarih'in bazı kanunları dile gelecektir. Örneğin şuna işaret edelim: Her milletin tarihi, biraz da, bir şahsiyetler geçit resmidir. Tarihi şahsiyet demek; milletin tarihi kaderine, şu ve ya bu şekilde müdahalesi olan, etkisi olan ve bu şahsiyetler geçit resmine katılabilen adam demektir. Tarihi şahsiyet; bu geçit resmine katılmak için, kimseden izin almaz. Tarihi şahsiyet eğer bir değer taşıyorsa, eğer bir değer vaat ediyorsa, eğer onun, tarihin akışında bir misyonu varsa, o, kendi ihtiras ve kararlarıyla kendini sahneye atar. Bu sahnede, kendini kabul ettirir. Yani tarihi şahsiyet, hiç kimsenin değil, evvela kendi kendinin temsilcisidir. Tarihi şahsiyet, sorumluluk taşır ama, dikta kabul etmez. Kendisi dikta eder. Tarihin mantığı budur...
Sayfa 7 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Tarihin Mantığı
Tarih'in mantığı vardır. Hangi açıdan değerlendirilirse değerlendirilsin Tarih konuşur. Hangi açıdan alırsak alalım, onun dilini anlamakta, erdemlik ve doğruluk esastır. Bu yazılarda da, Tarih'in bazı kanunları dile gelecektir. Örneğin şuna işaret edelim: Her milletin tarihi, biraz da, bir şahsiyetler geçit resmidir. Tarihi şahsiyet demek; milletin tarihi kaderine, şu ve ya bu şekilde müdahalesi olan, etkisi olan ve bu şahsiyetler geçit resmine katılabilen adam demektir. Tarihi şahsiyet; bu geçit resmine katılmak için, kimseden izin almaz. Tarihi şahsiyet eğer bir değer taşıyorsa, eğer bir değer vaat ediyorsa, eğer onun, tarihin akışında bir misyonu varsa, o, kendi ihtiras ve kararlarıyla kendini sahneye atar. Bu sahnede, kendini kabul ettirir. Yani tarihi şahsiyet, hiç kimsenin değil, evvela kendi kendinin temsilcisidir. Tarihi şahsiyet, sorumluluk taşır ama, dikta kabul etmez. Kendisi dikta eder. Tarihin mantığı budur...
Hükümete, Amerikalıya, Nato'ya, gözünün üstünde kaşın var demek yoktu. Dedin mi, bu memlekette gazeteci kim vurduya da getirilirdi, karakolda da dövülürdü, eline kelepçe de vurulurdu, koyun makasiyle saçları da kırkılırdı; hapisaneler dolup taşıyorsa, onlar için özel hapisane de yaptırılırdı. Çağdaş Yedi­ Sekiz Hasan Paşa'mız Gedik, kestirip atmıştı: "Kişisel hürriyet, genel emniyet ve huzurun sınırında biter!" Bu "özdeyiş" şöyle de söylenebilirdi: "Gazetecinin tutuklanması için, sayın Başvekil'in rüyasına girmesi yeter!" Türkiye'yi bu haliyle ne Anadolu'nun anası tanıyabilirdi, ne de Anıt Kabir'de yatan Ata'sı tanıyabilirdi artık. "Küçük Amerika", "Tekelonya Cumhuriyeti", "Zamistan", "Yokistan" gibi isimlerin hiç de allegorik yanı kalmamıştı. Bunlara bir de "Yasakistan"ı, "Copistan"ı eklemek gerekiyordu.
Sayfa 67 - YORDAM KİTAP
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.