Önce, sanat ve düşünce eserinin yüksek zekâ, bilgi ve kültür ürünü oluşu, onun muhtevasına güç katar. Muhteva şeytanî bir öz taşıyorsa sapkınlığın çok temelli olacağı şüphesizdir. Demek ki bir sanat veya düşünce eserinin yanlış ve başarılı olması, onun başarı yanının hoş görülmesini sağlayabilecek bir imtiyaz vermemelidir ona.
Ben buyum hatalarımla doğrularımla buyum. Hiç bir zaman dört dörtlük olmak için zaman harcamadım öyle bir çabam da yok zaten. Çünkü ortaya profesyonel bir emekte çıkarırsanız beğenmeyenler illa olacaktır. Önemli olan husus şudur ki; kendinizi bilmeniz ve kendini olduğunuz gibi seçmeniz tabi ki, kendinizi geliştirin bu olduğunuz yerde kalmak ben mükemmellim demek değil... Kendinizi sevin dostlar, çünkü size güç veren sizin kendinizi sevmeniz. Ve olduğunuz gibi kendinizi kabullenmeniz... Aşağıdaki sözde belirtildiği gibi; "Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün." Bir işi severek yapıyorsanız ve o iş iyi olana çıkıyorsa. O şeye dört elle sarılın. Bir şey ne kadar zorluk taşıyorsa sonucu da bir o kadar ferahtır. Bence zorluğa denk gelince vazgeçmek yeterince istememektir. Önemli olan bir husus da şudur ki; kendinizi bilmeniz ve kendini olduğunuz gibi seçmeniz. tabi ki, kendinizi geliştirin bu olduğunuz yerde kalmak ben mükemmellim demek değildir. Unutmayın, ortaya profesyonel bir etmekte çıkarırsanız beğenmeyenler illa olacaktır.
Şükran Demirhan
Şükran Demirhan
Reklam
Kişi Allah’ın vahyiyle aklını kullanarak mürşidini bulmalıdır; çünkü vahiy akıl için ışıktır. Işık varsa akıl görür, ışık yoksa akıl göremez. Bu yüzden kulaktan dolma bir bilgiyle “herhalde şöyle olması lazım, böyle söylemişler” demekle mürşid bulunmaz. Mürşid, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in varisidir ve onu temsil eder. Bu durumda Resulullah
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Bana, saygı sözcüğünü kullanmakla, aklın bir kavramıyla soruya açıklık getirecek yerde, karanlık bir duygu arkasına sığındığım söylenerek, karşı çıkılabilir. Ne var ki, saygı bir duygu olsa bile, etkilenmekle [edilgin olarak] duyulan bir duygu değil, aklın bir kavramı aracılığıyla kendi kendine yaşanan, bundan dolayı da eğilimin ya da korkunun yarattığı ilk türden bütün duygulardan türce ayrılan bir duygudur. Kendim için bir yasa olarak tanıdığımı, saygıyla tanıyorum. Bu da, duyularıma başka herhangi bir etkileme aracılığı olmadan, istememin bir yasa altında bulunduğu bilincinden başka birşey demek değildir. İstemenin yasa tarafından belirlenmesinin ve bunun bilincinin adı saygıdır; öyle ki bu saygı, yasanın özneye etkisi olarak görülür, nedeni olarak değil. Aslında saygı, ben sevgimi yıkan bir değerin tasarımıdır; dolayısıyla ne eğilim ne de korku nesnesi sayılabilecek bir şeydir, hernekadar bunların her ikisine de denk düşen bir şey taşıyorsa da. Saygının nesnesi yalnız ve yalnız yasadır, hem de kendi kendimize, üstelik kendi başına zorunlu imişçesine kabul ettirdiğimiz yasa. Yasa olarak ona biz, ben sevgimize danışmadan boyun eğeriz; ama kendimize kendimiz tarafından kabul ettirilmiş bir yasa olarak o, yine de istememizin sonucudur; ilk bakımdan korkuya, ikinci bakımdan ise eğilime denk düşer.
Sayfa 16 - Türkiye Felsefe KurumuKitabı okudu
96 syf.
·
Not rated
·
Liked
TOLSTOY- insanla yaşamla ilgili soruların yanıtı
1.Bölüm Ben çok erken yaşta çok fazla okumaya ve düşünmeye başladığımdan dinden vazgeçmem çok erken ve bilinçli bir vazgeçiş oldu 16 yaşımdan itibaren dua etmeyi bıraktım, kiliseye gitmeyi ve oruç tutmayı kendi İsteğimle terk ettim. Çocukluğumdan başlayarak bana bildirilmiş olanlara inanmayı bıraktım ama yine de inandığım bir şey vardı. Tanrı
İtiraflarım
İtiraflarımLev Tolstoy · Antik Kitap · 201623k okunma
Reklam
Önce yoldaş hakikatini bir de Musa(as) penceresinden bakalım
KUR’ÂN-I HAKÎM’DE EN GENİŞ ŞEKİLDE zikredilen kıssa, Hz. Musa’nın kıssasıdır. Birçok sûreye yayılan bu kıssanın en mânidar kesitlerinden birini ise, Hz. Musa’nın ilk vahye ve ilk mucizeye mazhar olduğunda yaptığı dua teşkil eder. Rabbinin hitabına muhatap olup asâ ve yed-i beyzâ mucizelerine mazhar kılındığı anda, yani Hâlik-ı Zülcelâl tarafından
60 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.