Bir kış gecesi bize kocamış dut ağacının hikâyesini anlatmıştı. Ağaçların da insanlar gibi üzüldüğünü, acı çektiğini bilirmiş ama, konuşabileceğini söyleseler dünyada inanmazmış. Bir gece, arka bahçeden bir ses duyunca çok korkmuş.
Haziranda, dutlar olgunlaşmaya başladığında bahçesini biz çocuklara açar, ağaçlara tırmanmamıza, dilediğimizce dut yememize izin verirdi Tico Abla. Hiçbirimizin tek başına girmeye cesaret edemediği bu ürkütücü bahçeyi hava kararmadan önce terk ederdik.
Reklam
Şu göçmen çocukları da ne kadar güvensiz, ne kadar alıngan oluyordu.
Sınıftan çıt çıkmıyordu. “Teferiç’e gittik, orada da teferiç yaptık,” dedi Sami.
Bir amacı olmadığı gibi varacağı bir nokta da yok gibiydi.
karşılaştığımızda selamlaşmadığımız, birbirimize günaydın, iyi günler, iyi akşamlar dilemediğimiz, adını Soğuk Nevale taktığım kadın park yerindeki otomobilinin başında dikilmiş, mahcup bir ifadeyle bana gülümsüyordu. İşi düşen ve sorunu çözüldükten sonra da o kişiyle asla yüz yüze gelmeyeceğini düşünenlere has bir gülüştü bu.
Reklam
274 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.