Joubert, bilge Joubert, "kulübeler"den başka bir şey olmayan kavramlardan merakla söz ederken, sözcüğün içinde taşıdığı içtenlikli dinginliğin farkındaydı. Sözcükler -bu düşü sık sık kuruyorum-, mahzeni ve tavan arası olan küçük evlerdir. Mantık, giriş katında oturur, "dışarıyla yapılan alış verişlere" her zaman hazırdır, başkalarıyla düzayaktır; ne var ki, kapının önünden hiçbir zaman bir düşçü geçmez. Sözcük evinin içindeki merdiveni çıkmak, derece derece soyutlamaktır. Mahzene inmek, düş kurmak, belirsiz bir etimolojinin uzak koridorlarında kaybolmak, sözcüklerde bulunamayacak hazinelerin peşine düşmektir. Çıkmak ve inmek, sözcüklerin içinde bile, şairin yaşamıdır. Çok yükseğe çıkmak, çok aşağı inmek, yersel olanla göksel olanı birbirine bağlayan şaire bağışlanmıştır. Benzerleri tarafından hep giriş katında oturmaya mahkum olan yalnızca filozof değil mi?
Ama onun hayatı, penceresi kuzeye bakan bir tavan arası gibiydi ve sessiz bir örümceği andıran sıkıntısı, kalbinin bütün köşelerine karanlık ağlarını örüyordu.