Edebi fikir internet sitesi
Yorum Yok Beş Köşeli Kar Tanesİ  “Macun çekilmesi lâzım oğlanın yattığı odanın penceresine. Biraz da tıngırdıyor cam”, dedi annem. Araba falan geçince camlar düşecek gibi oluyor. Babam, geçen geldiğimde çekmiştim, ne oluyor böyle bu macunlara, dedi. Başımı eğip sessizce bekledim, güldü. Yumruğu kadar bir macun topağını getirip pencerenin önüne
- Git diyorum Zühre, önümde durma! Git seni gözüm görmesin. Yoksa canıma mı aş eriyorsun? Zühre tülbentini çenesi üzerine toplayarak kapıya doğruldu. - Senin kanına aş ermek de ne söz? Asıl sen benim kanıma ekmek doğradın. Ben senin kulun kurbânınım. Hosçakal ağam, hoşçakal. Kendini vebalden sakın. Zira ki hak yerini bulur. Zühre bir sene evvel, billür sarayda altın toplarla oynayan padişah kızı gibi tâze ve mutlu olarak ayak bastığı Şahinkonak'tan sırtında bir soluk ferace, kucağında öksüz yavrusu, yüreğinde hicran ağusu, alnında şikayet etmeden zulüm çekenlerin haşmetli nur parıltısıyla çıktı gitti.
Sayfa 157 - KUBBEALTIKitabı okudu
Reklam
Mutlu bir evlilik hikayesi
Ayşe'nin kocası Mehmet Efendi bir yerde işçi olarak çalışıyordu fakat pek iyi kazanamıyordu. Kazançları geçimlerine zor yetiyordu. Fakat yokluk kimin umurundaydı ki. Ayşe için evi bir saraydı kocası da bir kral. Öyle mutluydu o evde. Hiçbir gün onun ağzından tek bir şikâyet duymamışlardı. Hep mutluluk sesleri gelmişti Ayşe'nin evinden onların balkonuna. Akşam elinde bir ekmekle evine gelen Mehmet Efendi'yi Ayşe avlunun kapısında “Hoş geldin evimin direği" diye coşku ile karşılardı. Ayşe'nin sesi yaz günü balkonda oturan Müfide Hanım'ın ailesinin yüzünde tatlı bir tebessüme sebep olurdu. Müfide Hanım'ın babası "Bunların muhabbeti bizi de mutlu ediyor." derdi. Ayşe Hanım Mehmet Efendi'nin elinden ekmeği alır koklardı. “Oh mis mis. Fırından taze ekmek almışsın, çok güzel kokuyor" derdi. Mehmet Efendi karısının memnuniyeti karşısında kasım kasım kasılırdı. Sanki dünyayı karısının ayaklarına sermiş gibi gururlanırdı. Ayşe yandan çakma sandalyeyi kocası otursun diye ağacın altına koyardı. Mehmet Efendi oturunca kendi de karşısında ki kütügun uzerine otururdu. Bir tek gün bir sandalyemiz daha olsaydı karşılıklı otururduk bile deyip şikâyet etmemişti. ... Müfide Hanım, Ayşe'nin ilk çocuğuna hamileliğini hatırladı. Ayşe sanki Osmanlı sarayına bir şehzade doğuracakmış gibi tasıdı cocuğunu. Zaten çocuğunun babasına da bir padişahmış gibi davranıyordu. Gerçi Mehmet Efendiye cihana padişah mı olmak istersin yoksa Ayşe'nin gönlüne sultan mı olmak istersin deseler Mehmet Efendi Ayşe'nin gönlünü tercih ederdi muhakkak. Ayşe'nin şükür dolu, zengin gönlünü...
Sayfa 63 - Yetmedi. Yakında komple kitabı alıntıya yerleştirmeme az kaldı.
Elbette Güzel Günlerimiz Olacak
Elbette güzel günlerimiz olacak, Elâ gözlüm. Bir taze ekmek gibi sıcak. Bereketli gece yağmurlarından sonra güneş, Bir elmas iğne gibi parlayacak. Basma perdelerimiz öyle sevimli, Bir eski saat konsolumuzda. Günler tülbentten süzülmüşçesine berrak
Sayfa 665 - Vereceğim bir gün.Kitabı okudu
elbette güzel günlerimiz olacak, ... bir taze ekmek gibi sıcak...
Her birimiz çok farklı şeyler için övülmüş, yine farklı durumlarda utandırılmış, cezalandırılmışızdır. Kimileri parmağını bile oynatmasına gerek kalmadan kolayca sevilmişken, kimi ömrü boyunca çok gayret kalmadan kolayca sevilmişken, kimi ömrü boyunca çok gayret etse de bu mutluluğa bir türlü erişememiştir. Kimi huzuru taze ekmek kokusunda bulurken, bu koku kimilerine aç kaldığı günleri hatırlatır. Yani yedi kuşak önceden bize kadar gelen uzun, ince ve kişiye özel yoldur bu.
Sayfa 378Kitabı okudu
Reklam
"Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok gözlerini sevdim Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil." -Ümit Yaşar Oğuzcan
Pazartesi
“Şu muhasebeci en azından liseyi bitirmişti. Kendisi? İlk’in dördünden. Çok ayıpmışçasına saklardı bunu ama, yine de içinde derin bir yaraydı. Evet ilk’in dördünden ayrıl, al karşına liseyi bitirmişleri, aka kara, karaya ak, sonra yine dön yeni baştan aka kara dedirt. İstese güzele çirkin, çirkine güzel de dedirtebilirdi. Hatta soğuğa sıcak, sıcağa soğuk, kokmuşa taze, tazeye kokmuş...”
Sayfa 56 - Everest Yayınları, 14.baskı, 2017.Kitabı okudu
Taze bir süs Rusya atmış meydana, Aş, su,ekmek var ve din harcanmada!
Ekmekleri çöpe atıyor, yarın Allah sorar onu bize. Sakın ha ekmekleri çöpe atmayın. Kızartma makinası alın. Kızartın onu, taze taze. Bir de miflon mu diyorlar? Heh, teflon, at onun içine. Uuu, fırından çıkmış gibi oluyor. Aman ha ekmek atmayın çöpe.
Sayfa 66
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.