Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Performans toplumunun yorgunluğu tecrit ve izolasyon dokuyan, yalnız bir yorgunluktur.
Totalitarizm, bir lidere kendini teslim eden itaatkar bir kitle biçimlendirir. İdeolojisi kitleleri canlandırır, ona ilham verir. Kitleye bir ruh üfler. Böylelikle örneğin Gustave Le Bon, Kitle­lerin Psikolojisi'nde kitlelerin eylemlerini birleştiren kitle ru­hundan bahseder. Buna karşın enformasyon rejimi, insanları yalnızlaştırır, tecrit eder. Bir araya gelseler bile bir kitle değil, dijital sürüler oluştururlar, tek bir lideri değil, influencerlarını takip ederler.
Reklam
Fakat Urla olayının daha da dikkate değer bir tarafı vardı; o da, Türk halkının, kendi yurdunu koruma hususunda, hiç düşünmeye lüzum görmeden ve kimseye danışmadan silaha sarılabilmesi idi. Kaldı ki, bu bir avuç insan, 17 Mayıs akşamına kadar, sadece Rum çetelerinė karşı değil aynı zamanda Yunan deniz erlerine karşı da savaştı. Gerçekten, 16 Mayıs'ta Urla'da çarpışmaların başladığı sıralarda bir Yunan savaş gemisinden karaya asker çıkarılmış; bunlar iskeledeki silah deposunu işgal etmişlerdi. Ertesi gün aynı savaş gemisinden karaya bir miktar daha asker çıkarak savaşa katılmış, İzmir yönünden gelen bir Yunan bölüğü de Urla'ya yaklaşmıştı. Bu durum karşısında savunma imkânı kalmamış ve Türk garnizonu Yunanlılar tarafından tecrit edilmişti.
Sayfa 249Kitabı okudu
"Harbiye Nazırı" Şevket Turgut Paşa, Batı Anadolu'da gerekli tedbirleri almak ve "Yunanlılara karşı mücadelenin ilk temelini" atmak maksadıyla Albay Bekir Sami'yi, 17. Kolordu komutan vekilliğine tayin etmişti. Bekir Sami Bey, İzmir faciasından sonra dağılmış olan 17. Kolordu birliklerini yeniden tertipleyecekti. 16 Mayıs 1919'da Harbiye Nezaretinin bütün birliklere tebliğ edilmek üzere gönderdiği bir yazı ise büsbütün dikkate değerdi. Bu yazıya göre Türk birlikleri yerlerini terk etmeyecek "ve bir olupbitti hâlinde silahlarından tecrit gibi bir muameleye maruz kalmamaları için", toplu bir hâlde silahları başında daima uyanık bulunacaktı. Bu emir de direnmenin başka bir işareti idi. Fakat komutanların davranışları bir tarafa bırakılırsa, padişahın asıl jestlerinin ve sadrazamın vatansever insanlara yakışır sözlerinin gerçeği ifade etmediği görüldü; bunların sadece laftan ibaret olduğu anlaşıldı.
Sayfa 212Kitabı okudu
"Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkûm olmayan hiçbir 'yeni' hayat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman içinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme niyetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm."
"Her şey, unsurlar ve fiiller, seni yaralamada elbirliği ederler. Burun kıvırmanın zırhına mı bürünmelisin? Kendini bir tiksinti kalesinde tecrit mi etmelisin? İnsanüstü kayıtsızlıklar mı düşlemelisin? Zamanın yankıları seni son yokluklarının içinde de mağdur edeceklerdir… Kanamanın önüne hiçbir şey geçemediğinde, fikirler bile kırmızıya boyanır, ya da tümörler gibi birbirinin üzerine tırmanır. Eczanelerde varoluşa karşı hiçbir özel ilaç yoktur - yalnızca palavracılar için küçük ilaçlar… Peki berrak, alabildiğine eklemlenmiş, vakur ve kendinden emin ümitsizliğin panzehiri nerededir? Bütün varlıklar mutsuzdur; ama ne kadarı bunu bilir?"
Reklam
Kişi, tanrı olmaya çalıştıkça kendisini insan türünden daha çok tecrit eder...
Sayfa 78 - 2.BaskıKitabı okudu
“Güvenlik sistemin var mı?” diye sordu. Tek omzumu kaldırdım. “Kapılarda kilit var.” Bana aklımı oynatmışım gibi baktı. Ama ben burada kendimi güvende hissediyordum. Tecrit ille de tehlikeli olmak zorunda değildi.
Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç tarzda üç yol dan başka yol yok. Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. İkinci yol: Âhireti tasdik eden fakat sefahet ve dalalette gidenlere bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrit içinde bir haps-i münferid, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için öyle muamele görecek. Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalalet için bir idam-ı ebedî kapısı yani hem kendisini hem bütün sevdiklerini idam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için cezası olarak aynını görecek. Bu iki şık bedihîdir, delil istemiyor, göz ile görünür.
Sayfa 43 - Rnk Neşriyat, On Üçüncü Söz'ün İkinci MakamıKitabı okuyor
acılar sanatsız sicimleniyordu, şiirler ebruli ukala! yürüyordum idamların icraat günlüğünde tüm dönümler aklımdaydı kırık tuğlalara duvar satma akşamıydı. Tecrit gökyüzüne kapatılmıştı kuduran yıldızlar ağlıyordum. güneşin sırtında bir odaydım sanki
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.