"Mutsuzluğun tek nedeni,insanın tek başına odasında nasıl oturacağını bilememesidir. " ~ Halbuki hepimizin bir masada, bir odada sessizce oturup tefekkür etmeyi, okumayı, Hayal kurmayı, gönlümüzden bir şeyler geçirebilmeyi başarabilmesi gerekir..
Derin tefekkür insanı şükre götürür.
Reklam
İnsan, hastalıklar ve musibetlerle zayıflığını, yetersizliğini ve ȧcizliğini hissedip şefkatli ve kudretli Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Musibetler böylece kulluğun hâlis bir şekilde yapılma- sı için uygun ve ideal bir zemin oluşturmuş olur. (Hastalık ve musibetlerin insana bir hamlede hissettirdiği ve kabullendirdiği bu manevi acziyet duygusu; ilim, tefekkür ve ibadet yoluyla senelerce süren bir çabayla bile zor elde edilebilir.)
"" Allah'ın yarattıkları üzerinden tefekkür edin. Zatı üzerinde düşünmeyin. Zira siz O'nun kadrini asla takdir edemezsiniz... ""
Sayfa 79 - Hadis-i şerifKitabı okuyor
Gazali
Gazāli, ilmi şöhretin ve kuru bilgilerin ötesinde bir şeyler aramağa başlamıştı. Onun keskin zekası var olanla yetinemezdi. Geçirdiği bu şüphe krizinden sonra Bağdad'ı terk etti." Böylece Gazâlî'nin hayatındaki akıl dönemi bitmiş, kalp dönemi başlamış oldu. Asıl Gazâlî dönemi bundan sonra başlar. O uzun süren yolculuklarında bol bol tefekkür etme imkanı buldu ve fikirlerini olgunlaştırdı. Bâzı ılım dallarının çıkmaz sokak olduğunu gördü. Böylece yeryüzünde nübüvvet ışığından başka aydınlanacak bir nur olmadığına kanaat getirerek, tam manasıyla mutasavvufların yoluna yöneldi.
İmparatorluk Dilleri
“Eski Türkçeye diğer çok doğru bir bakış da Ali Şîr Nevâyî’nin bakışıdır. Nevâyî, Türkçenin bir ‘fiiller’ ve ‘mecazlar lisanı’ olduğunu anlatır. Bir tarih boyunca at üstünde yaşayarak engin Asya bozkırlarını ‘Gel!’, ‘Git!’, ‘Vur!’, ‘Kır!’ ‘Çık!’ ‘İn!’ ‘Koş!’, ‘Dur!’ vb. gibi tek heceli sadâlarla dolduran Türkler, devamlı bir fiil ve hareket hâlinde oldukları için dillerinin hemen bütün fiillerini kendileri yaratmışlardır. Maden adları gibi, ziraat işleri gibi, kahramanlık ve binicilik sahaları gibi, kendi hayatlarının ve sanatlarının çok sayıda kelimelerini de yine kendileri yaratmış fakat diğer hayat, eşya, iman ve tefekkür kelime ve kavramlarının mühim bir kısmını, kendilerine lazım olduğu ölçüde, başka dillerden almışlardır.” (s. 36-37)
Kubbealtı NeşriyâtıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.