McCullin'in en tipik fotoğrafları ani ıstırap anlarını —bir dehşeti, yaralanmayı, ölümü ya da acıyla haykırışı— kaydeder. Aslında bu anlar normal zamanla tam bir süreksizlik içindedirler. Cephede geçen "zaman"ı diğer bütün zaman deneyimlerinden farklı kılan, bu tür anların muhtemel olduğunun bilinmesi ve bunların beklenmesidir. Fotoğraf makinesinin bir ıstırap ânını yalıtışı, bu ânın deneyiminin kendi kendisini yalıtışından daha şiddetli değildir. Hem silah hem fotoğraf makinesi için kullanılan tetik* sözcüğü, salt mekanik olanla sınırlı kalmayan bir ilişkiyi yansıtır. Fotoğraf makinesi tarafından yakalanan imge çifte şiddet taşır ve her iki şiddet de aynı kontrastı güçlendirir: fotoğrafı çekilen an ile bütün diğer anlar arasındaki kontrast. Fotoğraflanan andan çıkıp tekrar kendi hayatlarımıza döndüğümüzde kontrastın farkına varmayız; süreksizliğin kendi sorumluluğumuz olduğunu varsayarız. Gerçek şudur ki fotoğraflanan âna gösterilecek herhangi bir tepki ister istemez yetersizlik duygusu içerecektir. Orada, fotoğraflanan durumun içinde bulunanlar, ölenin elini tutanlar ya da bir yaralıya yardım edenler, söz konusu ânı bizim gördüğümüz gibi görmezler ve tepkileri de her şeyiyle farklı bir türdedir. Böyle bir ânı düşüncelere dalarak seyreden kimsenin, bundan güçlenerek çıkması mümkün değildir. "Tefekkürü" hem tehlikeli hem etkin olan McCullin bir fotoğrafın altına şu buruk cümleyi yazıyor: "Makineyi yalnızca diş fırçası kullanır gibi kullanıyorum. O, işini yapıyor."
* Türkçede "deklanşör" kullanıyoruz. İngilizcedeyse hem fotoğraf makinesinde hem silahta tetik anlamına gelen trigger kullanılıyor. ç.n
Bir kadın olarak Afganistan'da yaşananları gördükçe, okudukça dehşet içinde kalıyorum. ATATÜRK'ün değerini ve önemini çok çok daha iyi anlıyorum. O'nu bu millete veren Rabbime binlerce kez şükür ve teşekkür ediyorum. İyi ki seni Türk milletine bağışlamış. Aziz ruhun şâd olsun büyük ATATÜRK'üm. 🙏
Reklam
"İşin gerçeği şudur: Cahilin ve bunağın en son varabildiği noktayı akıllı kimse ta işin başından itibaren hemen anlayıvermektedir."
Sayfa 145Kitabı okudu
Yılmadan okuyana teşekkür borçluyum
Hayat; şansın da böylesi dedirtecek cinsten. Evet, evet tam da öyle bir hayıflanma. Aslında bardağın hep dolu kısmına bakmışımdır. Hatta bir çoğuna göre nasıl da bu kadar  iyimser bir insanımdır. İyimserlik demişken hayat ve insanlar bu yönünüzle alay edecek illa birşey bulur. Mesela var gücüyle hayat üstünüze gelir. Yine kılıcını kuşanan
Annem hamuru top top edip leğene koyarak tandıra götürmek için uğraştığı sırada, ben sessizce kendimi dışarı attım. Avluya çıktığım vakit, ilk adımda çakılmış gibi durdum. İçimde ki boşlukta kaçak olmanın korkusu ince bir sızı doğuruyordu, yüreğimdeyse özgür olmanın heyecanı dizginlenemeyecek kadar asiydi. Avluda sakinlik geziniyordu. Duvarlara
-Nasıl imana geleyim, imanımı nasıl kuvvedendireyim sorusuna cevap şudur: İyilik yap; Allah’ı, tefekkür ederek bulmaktansa, iyilik yapmakla bulmak daha kolaydır. -Kamil, günahsız olmak insani değildir. Bilakis, günah işlemek ve tevbe etmek insana daha yakın, daha insanidir. -“Sevdiğiniz şeylerden infak etmeden iman etmiş olmazsınız.” Yani imana gel ki iyi insan olasın denmiyor. Tam tersine; iyi insan ol ki iman etmiş olasın. -İnsan beyhude bir çabadır. Sartre -Kur'an'ın yegâne hakiki tefsiri hayat olabilir ve bildiğimiz gibi, Hz. Muhammed'in hayatı tam olarak buydu. -Evet, bütün bunları yapıyorlar ; ama bedduaya bile layık değildir onlar . -Ey teslimiyet ! Senin adın İSLAM’dır .
Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzzetbegoviç
Reklam
1.000 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.