İkisi arasında daha göz kamaştırıcı, daha büyüleyici, belki de daha önemli olanı Talleyrand'dır. Güzel sanatlarla ve köklü bir kültürle biçimlenmiş, 18. yüzyılın ruhuyla esneklik kazanmış bu kişi diplomasi oyununu, varoluşun diğer pek çok gerilimli oyunundan biri olarak sever fakat çalışmaktan nefret eder. Nadiren kendi eliyle bir mektup yazar, gerçek bir zevk düşkünü olarak, rafine bir keyif ehli olarak bütün hamallığı başkalarına yükler ve daha sonra zarif, yüzüklü parmaklarıyla rahatça semeresini toplar sadece; en karmaşık durumları bir bakışta şimşek gibi kavrayan sezgisi ona yeterlidir. Doğuştan ve eğitimli bir psikolog olarak, Napoléon'un dediği gibi bütün düşünceleri okur, öğüt vermeye kalkışmaksızın herkesi gönlünden geçen şeyler konusunda yüreklendirir. Bütün tehlikeli anlarda cesur dönüşler, hızlı buluşlar, yumuşak manevralar onun uzmanlığıdır; ayrıntılarla uğraşmayı, kan ter içinde çalışmayı küçümseyerek reddeder. Göz kamaştırıcı nüktedanlığı ve özlü söz üretme yeteneği, sadeliğe ve entelektüel düşünceleri en yoğun şekilde ifade etmeye yönelik merakından kaynaklanır. Uzun uzadıya raporlar yazmaz, keskin, tek bir sözle bir durumu halleder, bir insanın hakkından gelir. Fouché ise böylesi geniş bir dünya vizyonundan tümüyle yoksundur, sayısız küçük insanla birlikte arılar gibi hummalı bir koşuşturma sürdürür, bir araya getirildiklerinde kesin ve yadsınamaz sonuçlar verecek binlerce ve binlerce gözlem biriktirir. Onun yöntemi analitiktir, Talleyrand'ınki ise hayal gücüne bağlıdır; onun yeteneği çalışkanlıktır, Talleyrand'ınki ise hızlı düşünme...
Sayfa 162 - Can Yayınları
ARADA Her şey araya giriyor, aradan çıkıyor Arada çocuklar doğuyor, büyüyor, yürüyor Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor Arada yaz kış bahar, dünya dönüyor. Her şey arada oluyor arada bir, bir arada Aralarda akla kara, bulmak arayı arayı Bir eldir aralar, açar bir kapıyı usulca Açıksa aralar, kapanır ne iyi! Kara
Reklam
Sistematik !!
Sistematik cehalet, orta çağ eğlenceleri ve küçük kurnazlıklarla çevrili bir ortamda yaşıyoruz.
Tarih, gerçekten med ve cezirlerden oluşuyor...
Lakin tarih, med ve cezirlerden oluşur, bitimsiz iniş çıkışlardan; sürekli başka biçimlere giren zorbalık karşısında hiçbir hak bütün zamanlar için kazanılmış sayılmaz, hiçbir özgürlük güvence altında değildir. İnsanlığın her ilerlemesi her seferinde bir kez daha tartışılacak, hatta doğal sayılan şeyler yeniden sorgulanacaktır. Tam da özgürlüğün kutsal bir zenginlik değil de kanıksanmış bir şey olarak algılanmaya başlandığı anda, güdüler dünyasının karanlıklarından onu zorla elimizden almak üzere gizemli bir irade yükselir; insanlık ne zaman uzun süreli barışın kaygısızca tadına varacak olsa, daima, tehlikeli bir iktidar sarhoşluğu merakına, savaş uğruna kanlı heveslere kapılır. Zira tarih, anlaşılmaz maksadına doğru ilerlerken, zaman zaman ileriye doğru bir hamle yapmak üzere akıl almaz geri dönüşler yapar ve kasırga sellerinin en dayanıklı setleri ve bentleri yıkması gibi, hukukun kuşaktan kuşağa aktarılan duvarlarını yıkar; böyle ürkünç anlarda insanlık, güruhların kanlı hiddetine, sürülerin köle uysallığına geri dönmek istermiş gibi olur. Lakin her selden sonra olduğu gibi, sular geri çekilmek durumundadır; bütün despotluklar kısa sürede eskir ya da soğur, bütün ideolojiler ve onların geçici zaferleri kendi zamanları içinde sona erer. Bu nedenle yalnızca düşünce özgürlüğü fikri, fikirlerin fikri, hiçbir zaman yenilmez her zaman geri döner çünkü ruh ebedidir.
"Buna sultanlık diyoruz. İnsanlar bir sultana tavsiyede bulunmaktan korkar, ona sadece duymak istediklerini söyler. Gerçeği söylemek tehlikeli olabilir. Tarihin kendisi kadar eski bir slogandır: 'Güç yozlaştırır; mutlak güç, mutlak anlamda yozlaştırır. Bu, kişisel ahlakın yozlaşması değildir. Bir ülkeyi yönetmek psikolojik açıdan aşırı derecede zor bir durumdur. Yeni Zelanda'dan bahsetmiyorum. Sürekli bir kaosun yaşandığı Türkiye, İsrail gibi ülkelerden bahsediyorum. İsrail'den örnek verelim. Birinin Netanyahu'ya 'Politikalarınız iyi değil. İsrail'in imajını zedeliyorsunuz dediğini düşünelim. Buna 'propaganda' diyecek, buna alet olan bir kişiyle artık çalışmak istemeyecektir. Di- ger danışmanlar böyle açık konuşan birinin başına ne geldiğini görür. Ben kovulmak istemiyorum, bu tür şeyler söylemeyeyim' der. Bu durumda lider durmadan kendi dünya görüşünü olumlayan geri dönüşler almaya başlar. Kendi görüşünüze inancınız artar.
Sayfa 29 - Karakarga yayınlarıKitabı okudu
Geçmişe dönüşler ve yeniden yaşama, bazı yönleriyle travmanın kendinden daha kötüdür. Travmatik olayın bir başlangıcı ve sonu vardır; bir noktada biter. Ancak TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) yaşayan bireylerde ister uyanık olsun isterse uykuda olsun geçmişe dönüşler herhangi bir anda yaşanabilir. Tekrar ne zaman olacağını ya da ne kadar süreceğini bilmek mümkün değildir. Geçmişe dönüşlerden muzdarip olan insanlar, yaşamlarını, bundan korunacak şekilde düzenler. Takıntılı bir şekilde spor salonunda halter çalışırlar (ama sonunda bunu yapacak kadar güçlü olmadıklarını anlarlar), uyuşturucuyla kendilerini hissizleştirebilirler ya da son derece tehlikeli durumlarda, kontrol sağlayabildikleri etkinliklerde bulunabilirler (motosiklet yarışları, bungeejumping ya da ambulans şoförlüğü). Sürekli olarak görünmeyen tehlikelerle savaşmak çok yorucudur ve bu, kişileri bitkin, depresif ve yıpranmış bir hâle getirir.
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.