Suretin Ruha Tutkusu Evrende şaşkın ve mahzun bir o kadar da duyguların pençesinde kıvranan insanın buhranı, sahip olamadığı şeyledir. Sahip olamadığı yada sahip olmadığını düşündüğü şeyle olan ilişkisi İnsanı ruhundan uzaklaştırmıştır. Peki nedir sahip olmak istediği şey ? Bununla alakalı bir fikrinin olmadığıda açıktır çünkü uğruna çaresiz,
Benim Kitabım
Sahnede beş dakikadan fazla kalmamam gerekiyordu.İzleyicilerin dikkati dağınık ve arkadaşlarıyla sohbet ediyorlardı, ben tüm bu olanları kulisten izliyorum.Hata yapmamam gerekiyordu . İki sıkıcı gösteriden sonra üçüncüsü dayanılmaz gelirdi seyirciye.Ben ikidebir kağıttan konuşmama bakıyordum ama kelimeler birbirine giriyordu. Ben kendime lanetler
Reklam
Karalama2
...?...?/1989... Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
Yılmaz Erdoğan’ın Otlu Peynir Şiiri ( 94-95 Yılları Hakkari ve Babam )
“Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan …. ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam.. Yıl 1995 Yüksekova’nın ilk ve tek radyo kanalı Feza TV’de bu Yılmaz Erdoğan’ın şiiri paylaşıldı. Annem beni hemen yanına çağırdı. Birlikte dinlemeye başladık. Ben küçüğüm tabi anlamam sanmayın. O sıralar kaymakamın kızı Belemir’e
Bir deneme
"değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" -Herakleitos 21. yy'ın ilk çeyreğine üç sene kala düşünce selini mağlup edip durumumuzu şöyle bir özetledim; Sabah kalktığımızda ne görmek isteriz ? Mutlu bir eş, Güzel bir aş ,Yoksa sevdiğimiz işe giden yolu mu ? Cevap ne olursa olsun her daim elzem olan sabah kalkmak istememizdir ,
06.02.2023 04.17
O geceyi anlatmaya çalışmak ne kadar doğru bilmiyorum, ya da ne kadar kendimi ifade ederim onu da bilmiyorum. Bazı acılara sözler anlam yüklemiyor, tesirsiz kalıyor. 2022'de Haziran ayında öğleleyin yatak alttan üstte doğru sıçradı tabi bu durum bana normal gelmedi. Herkesin dilinde bi maraş depremi vardı zaten, hep ne zaman olacak
Reklam
Karalama1
Son yıllarda çok kitap okuduğumdan olsa gerek, yazarlara özendiğim zamanlar oluyor. Bir şeyler anlatma, ahkam kesme, bir şeyleri tanımlama, o şey hakkında yargılarda bulunma ve o şey hakkında hüküm verme ihtiyacı mı desem bunun adına, bilemiyorum. O kadar anlatılmaya, tanımlanmaya, hakkında yargılarda bulunulup, hüküm verilmeye muhtaç konu varki,
Farklı hayatlar, farklı düşüncelerin ardında kalan birden fazla sözün ağırlığında nedense farklı kelimeler farklı sesler aramaya gitmişti. Gidenlerin aksine sorduğu soruda kendine " neden " diye sormuştu. Sorunun cevabında ise, insanlar nedensizce sorulan sorulara neden diye sorarlar ama bilmezler ki nedenin cevabı uzun, bu nedenin ardında saklanan bir sürü kelime vardır. Boğazımı tırmalayan ve sesimi titreten... Bilmezler ki, için yandığı bu hayatta dışın gülümsediği bir dünyada yaşıyoruz. Kimin doğru, kimin yanlış olduğunu çözemiyoruz. Aksine sevmenin verdiği yetkide verilen tepkiye sebep olan nedenlerde ekleniyor. Ama bilmezler ki, her gidenin bir durağı vardır. Herhangi bir durakta iner ve diğerine yürürsün. Bu hayatta, tek durağın olduğu adres onun kapısıydı. Ama o hiç beni anlamadı. Belki de anlamak istemedi, düşünmek istemedi. Bir kelime dahi konuşmadığım insana duyduğum bu sevginin tarifini veremeyecektim. Ailenin seni düşündüğünü ve bu hayatta seni yalnız bırakmayacağı hissi de bilmukabele. Her giden ardında iz bırakır, yaşıyordum belki ama sorgulayınca hayatı yaşım büyümeye devam edince susuyor ve iyice yalnızlaşıyordum. Sessizliğim bir gün tepecekti ve ben bunu biliyordum, tükenmiştim ve bitkinlik üstüme düştü. Sayfaların arasına anlatırken düşünüyordum, neyden bahsedilirdi ki? Her şekilde mükemmeldi, gözleri desem rüyaya daldırıyordu, yüzü desem ayın bir şaheseri gibiydi. Ellerinin narifliği belkide canımı acıtıyordu elimi tutmadığı için.
235 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.