Kitap bilimkurgu türünde oluşturulmuş (bana biraz ütopik geldi) Urras ve annares adlı iki dünyada yasam tarzını ele alıyor kitap.(Urras dünyayı annareste ayı temsil ediyor)urrasın kurallarından bıkan bir grup insan Annareste özgürlüğü kurmakicin( sonrasında içten içe bagimliliklar yaratıyor topluma)bir nevi göç eder ve orada yeni bir yasam ,toplum
Dikkat spoiler içerir!
Nursel Duruel'in hazırladığı seçmeli kitap olan Öğle Saatleri, Selçuk Baran'ın görüşlerini bize aktarıyor.
"Her çağın kendine özgü ruhunun, iyi ve kötü yanlarıyla, insanlar üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu düşünen, buna karşın kişinin "kendisi" olmasının, "birey" önemini vurgulayan bir
''Bugün annem öldü.Belkide dün,bilmiyorum.'' cümleleriyle başlayan bir kitapta zaten her şey baştan insana fikir veriyor.karşımızdaki kişi etrafıyla çok fazla ilgisi olmayan sadece kendi hayatını yaşayan biri olarak zihinlerimizde yerini alıyor.oysa ilerleyen kısımlarda kendi hayatıyla da çok fazla ilgili olmadığı,var olan her şeye ne kadar yabancı ve umursamaz olduğu,yazar tarafından çok güzel bir şekilde anlatılıyor.yaşanan olaylar çok teferruatlı olarak büyük bir gerçeklik içerisinde yansıtılıyor.kendi hayatına bile bu kadar yabancı olan birinin,tamamen yabancı olduğu başka biri sayesinde ,hayatının ne kadar dramatik bir şekilde değiştiğini okurken insan gerçekten şaşkınlık içinde kalıyor.sanırım bu durum yazarın sağ gösterirken sol vurma deyimiyle anlatılan süprizlerinden biri olsa gerek..Albert Camus'un okuduğum ilk kitabı.biraz Zweig'i anımsatır tarzı var gibi geldi bana.tabii ki tek bir kitapla fikir yürütmek doğru değil.ben bu kitabını beğenerek okudum.yazarın bir kaç kitabını daha okumayı düşünüyorum.
İlk defa Wulf Dorn okudum. Belkide yanlış kitabından başladım belkide beklentimi yüksek tuttum bilmiyorum. Tek düze ilerleyen bir hikayeden sonra sonlara doğru hep bir ters köşe bekledim okuduğuma değeceğini düşündüğüm. Kitapla ilgili okuduğum yorumlarda yazarın bütün kitaplarında ters köşe yaptığından bahsetmişler, kabul hikaye tahmin ettiğimden farklı bir boyuta sürüklendi ve aslında asla tahmin edilemeyecek bir sonla bitti. Ama ben gerilim ve polisiye kitaplarında biraz olsun gerçeğe yakın olmasını istiyorum kendi şahsi fikrim ve isteğim. Bu kitapta bana gerilimin fantastiği diye adlandırabileceğim bir tarz ve konudaydı. Okurken aldığım tada göre yorumlarsam 5/3 tü fakat anlatım ve konunun ilginç hal alarak bitmesine bakarak puanlarsam 5/4 tü. Gerilim severlere tavsiye edebilirim. Konusundan bahsetmek klişe olacak çünkü arka kapağında yazılanlardan farklı birşey yazamam ama tahminlerinizin boşa çıkacağına garanti edebilirim. Şaşırtıcı bir son sizi bekliyor
1985 yılında nobel edebiyat ödülü alan Claude Simon'un ülkemizde bulabildiğim tek kitabı.Belkide Türkçeye çevrilen tek kitabıda olabilir.Çünkü hangi siteye baksam sadece bu kitap karşıma çıkıyor.Kitabın konusuna gelince,bir hastahanede yatan bir adamın,hem bugününü ve hemde çocukluğunun bir dönemini dönüşümlü olarak,bir tramvay etrafın da
Klavyelerde neden harfler alfabetik sıraya göre dizilmiyor, peki saatler neden hep ayni yöne döner? Bunları sorduğum ve sorguladigim için deli mi sayiliyorum ben? Farklı olmakmıdır delilik? Belkide bazi şeylerin farkında olmak ve dogru sorulari sormaktir delilik dedikleri. Veronika Ölmek İstiyor. Peki ama neden, içinde anlamlandıramadığı bir şey yüzünden mi yoksa o bir şeyi anlamlandıramadıgından mı? Sahi anlam nedir? Yada daha doğrusu her şeyin bir anlamı varmıdır? Bilmem. Tek bildiğim VERONIKA ÖLMEK İSTİYOR...(Kitap bu yıl okuduğum çok sevdiğim pek az kitaptan biri, laf aramızda. Filmi yapılabilir dediğim kitaplar arasında yerini aldı. Zedka, Mari, Eduard ve tabi ki Veronika; aklıma kazınan karakterlerden oldu. Seni düşünmeye iten bir kitap gibisi yoktur, fevkalade. Bu kitabı okuduktan sonra kitaptaki düşünceler ve fikirler hakkinda uzunca düşüneceksiniz.)
