Marksistlere göre aile ve dolayısıyla ailenin bir parçası olarak kadın ekonomik yapı ve devletin doğası tarafından belirlenir. Karı temel alan burjuva aile yalnızca bir (üreme) üretim işlevine hizmet eder. Kapitalizm proletaryayı sömürür ve proleter aileyi yıkar. Burjuvazi evli kadınları zina yoluyla, işçi kadınları fahişelik yoluyla paylaşır. Bu çözümlemede ahlaksızlık kapitalizm ve burjuvaziyle özdeştir. Kapitalizmin ekonomik yapısı bastırılsaydı, burjuva aile ve fahişelik ipso facto yok olacaktı. O zaman kadınlar tüm uygar haklara sahip olacaklardı. Ev işleri topluluk tarafından üstlenilecekti ve çocuk büyütmenin ve eğitmenin sorumluluğunu devlet alacaktı ve böylece kadınların çalışma ve ekonomik olarak bağımsız olmaları olanaklı olacaktı. Bu koşullarda aileye ne olacaktı? "Tekeşlilik ekonomik nedenlerden ötürü var olduğuna göre, nedenleri ortadan kalksaydı tekeşlilik de ortadan kalkar mıydı? Hayır, çok iyi bir nedenden ötürü: Tekeşlilik, ortadan kalkması bir yana, tam o andan itibaren sözcüğün tam anlamında var olmaya başlardı." Bundan böyle evlilik maddi kısıtlamaların çarpıtmadığı doğal tercihe dayanacaktır. O zaman mantıken, duygu emrettiğinde evlilik sona ermelidir; fakat Marksizmin kurucu babalarının gözünde, esas olarak ima yoluyla ele aldıkları boşanma kuraldan çok istisna olarak kalmalıdır.
Bununla birlikte muhtemelen tekeşlilik, insanlarda evrimleşen tek olası eşleşme stratejisi değildir (Rutberg, 1983; Brewer ve ark. 2000). Deneysel koşullarda, yumurtlamaya yakın genç kadınlar (farkında olmadan) simetrik erkeklerin vücut kokularını ve maskülen erkeklerin yüz özelliklerini tercih ederken, gerçek eş seçimleri erkeğin uzun vadeli bir ilişkiyi sürdürme istekliliğinden etkilenebilir. En yakın akrabalarımıza daha yakından bakmak, seçilimin eşleşme sistemlerinde nasıl farklı şekilde işlediğini gösterebilir (McGrew ve ark. 1996).