_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
Bir müddet sonra Dürzîlerin İstanbul’daki Sadaret’e (Sadra­zamlığa) müracaatları üzerine askıda kalmış başka kan da­valarının halline gidilmiş, bunlar arasında da sulh engelsiz­ce temin edilmiştir. Gerek Havranlılar gerekse Dürzîler ba­na iyice ısınmışlardı. Esasen her iki taraf da bana olan rabı­ta ve sevgiden istifade ediyorlardı. Dünyaya hâkim
Reklam
VEHHÂBÎLİK...
- "18.asır ortalarında Arabistan yarımadasında ortaya çıkan, on dokuzuncu yüzyılda geniş bir bölgeyi etkisi altına alan dînî ve siyâsî bir akım. Kurucusu Şeyh-i Necdî diye de anılan Muhammed bin Abdülvehhâb’dır. Benî Temîm kabîlesine mensûb olan ve 1699 (H. 1111) senesinde Necd gölündeki Hureymile kasabasına bağlı Uyeyne köyünde doğan
"Bogu Han" dan otuz göbek sonra, torunlarından "Yulun Tigin" tahta çıktı. O zaman Çin' de, Tang sülalesi hakimdi. Çinliler Türklerden korktukları için "fağfur" "Kie-Lien" adlı kızını hakanın oğlu "Galı Tigin"e göndermeye karar verdi. Bir elçi refakatiyle, prensesi gönderdi. Elçi yolda
Dokuz Oğuzlar evvelce "Kamlançu" adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada "Tuğla" ve "Selenga" adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne gökten [nur] sütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihfingüşfi'ya göre çam fıstığı, Mahmud-ı
Bizans, Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey'in Anadolu'daki topraklarına saldırılar düzenleyip tehdit eder hale gelince Balkanlara yerleştirdiği Peçeneklerden faydalanmayı düşündü ve Ermenistan sınırında bulunan Bizans ordusuna takviye olması için 1049 yılında on beş bin Peçenek atlısını gönderdi. Bu arada yılların tecrübesinden de
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.