Öz olarak her insan kusursuz ve korkusuzdur, evrenle sevgi içinde bir olmuştur; baş, kalp ve karın bölgelerinde bir sıkıntısı veya başkaları ile bir çatışması yoktur. Derken bir şeyler olur ve benlik gelişmeye başlar, karma birikir, nesnellikten öznelliğe geçiş başlar; insan özünden kişiliğin içine düşer.
Halbuki gerçeğe saygı, sevgi, güven ve hizmet değerleri üstüne kurulu sevgi kültüründe iyi soru soran kafalar Değerlendirme Sistemi ve onun üstüne kurulu uygarlığı güçlendiriyor.
İnsanlığın bilimsel düşünceyi ve zihin özgürlüğünü kazanması kolay olmamıştır. İnsanın, zihninin çocukluktan getirdiği masum soruları sorabilmesi için yüzyıllar boyunca mücadele etmesi gerekti.
Akıllı insan kime güveneceğini temkinli bir arayışla keşfeder, ama iki şeyden vazgeçmez: Güveneceği insanlarla birlikte olmak ve güvenilecek bir insan olmak.
Bir insanın eyleminin temelindeki değer, ‘var olması gereken gerçek’ değeriyle uyumsuzsa, o eylemin sonucu olarak, kısa vadede olmasa da uzun vadede mutlaka sorun çıkacak, hatta sorun varsa, o sorun çözülmediği gibi, eskisinden daha beter olacaktır.