Kralına karşı haklı olan bir vekil, kocasına karşı haklı olan bir kadın, subayına karşı haklı olan bor nefer; bunların hepsi iki kat cezaya çarptırılmaz mı? Zayıflar için, haklı olmak bir suçtur.
"Benim ülkemde," demişti, "eğer yayınlamazsan ölürsün."
Myrna'nın buna yanıtı şöyle oldu:
"Benim ülkemde, eğer yayinlarsan ölürsün."
Myrna yayınladı.
Onu bıçak darbeleriyle öldürdüler.
"Devlet baba" kültü, evdeki babadan alır gücünü ve döner bu babayı da kendisine kul eder. Bir paradoks gibi görünse de değildir. Her iki baba da çocuklarını- yurttaşlarini- edilgen bir kul yaparak yaşayabilir ancak. Sevgi ölür. Şiir uzaklıktir. Özgürlük suçtur. Bunun yol açacağı sonuçlar mı? Yaşadığımız ülke çok açık bir yanıt değil mi? Mutlu sözler değil bunlar, bilirsin. Şiirle susarsın...
Sesin, gövdemi iplik iplik eden bir ağrıydı içimde. Geçtiğim her yer masmavi iyot kokuyordu. Sen, tırnaklarından saçlarını dek sulara gömülmüş, gövdeni geçmişinden arındırıyordun. Ben yan yana dizdiğim kırk iki çarpı işaretiyle, kumlara ömrümün özetini çıkarıyordum.
İki tip insan yaşıyor bu ülkede: Düzenden yararlanarak köşeyi dönmek isteyenler ve gidişattan acı duyarak, toplumu değiştirmeye çalışanlar. Birinciler hiçbir şeyden rahatsız değil!...
...Hayatlarından memnunlar! Çökmekte olan Babil Kulesi'nin bir çürüme basamağına tutunmuşlar, vur patlasın çal oynasın, günlerini gün ediyorlar...
... Bir de köşelerine çekilmiş insanlar var. Acı duyuyorlar. Her haber seyredişte, her gazete okuyuşta " Bu ülkeye ne oldu böyle?" diye düşünüyor, yarınlardan kaygılarınıyor ve ...
Zaten bütün yaratıklar görsellerdi, duysalardı savaşı, bütün yaratıklar duyabilselerdi savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olmazdı. Savaşın iğrençliği bilinmeyen bir şeydir de...Savaşın kötülüğü saklanan bir şeydir de, yaratıklar onun için kabul edebiliyorlar savaşı
Doğduğumuzda, bu dünyaya geldiğimizde, sanki ömür boyu sürecek bir sözleşme imzalamış gibi oluruz, fakat günün birinde, bunu benim adıma kim imzaladı, diye sorabiliriz, ben bu soruyu kendime sordum, cevabı bu kağıtta.