Kötülük üreten, kötülük üretmeye devam eder ve bununla sadece etrafını kendini de yok eder. Ne kadar yaralı da olsan, başkasının yoluna odaklanmam, başkasının eylemlerinden etkilenip tepki geliştirmem, yolumdan sapmam, benim kendi doğamdan/ merkezden uzaklaşmam gerekmiyor.
Sevgi, yardım, dürüstlük, huzur. Bunlar evrenin kurallarıyla dengeli hallerimizi açıklayan zihinsel durumlarımızdır. Bize sonradan gelen, yerleşen duygular değildir. Bu nedenle duygu dediğim zaman olumsuz duyguları kastediyorum. Bunlar sonradan edinilen, doğuştan gelmeyen enerji dalgalarıdır. Yerleşik olumsuz duygular dememin nedeni bu. Bir anlık korku, ama gerçekle uyumlu korku, bir tepkidir. Kızgınlık bir tepkidir. Ya da korunma refleksimizin bir parçası. Sorun bitince bu tepki bedenimizden yok olur. Birikmez. Ama sorun çözülmezse, süreklilik kazanır. Süreklilik kazanmış tepkiye “olumsuz duygu” diyorum.
Rüyalarla çalışan
Freud’a göre rüyalar bastırılan ya da olması istenen arzuların giderildiği
yerlerdir. Uyanıkken bilinçten uzak tutulanlar uykuda su yüzüne çıkar. Jung
ise rüyaların arzu giderici işlevini kısıtlayıcı bulur. Rüyalar asıl ayık durumu
dengeler. Nasıl insan vücudu yaralanmalara ve enfeksiyonlara karşı tepki
gösterirse psişe de doğal olmayan durumlara karşı rüyalar aracılığıyla tepki
gösterir.
Fransız devrimi Katolik kilisesi'nin gaddar tiranlığına ve eski rejime yönelik bir tepki olarak değil bunların zaaf ve yetersizliğine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Totaliter yönetim altındaki bir toplumda halkın isyan etmesi mevcut rejim kötü olduğu değil zayıf olduğu içindir.