19.yy da Osmanlı döneminde Hristiyanlaşmayı savunanlar vardı. Mithat paşa, Hilal'in yanına haç eklenmesini teklif etmişti. Yeni dönemde ise; (18 Temmuz 1923'de) (Ankara garı Teşkilat-ı esasiye'nin tadili müzakereleri yapılır) "Tevfik Rüştü Bey, dinimiz apaçık yazılmalıdır" derken Karabekir ' hangi dini yazdıracaksın' diye sorar. Hristiyanlığı mı? Mahmut Esat Bozkurt sertçe cevap verir "Evet Hristiyanlığı, Çünkü İslamlık terakkiye manidir.. Bu din ile yürümez." der. Yine Fethi bey söz alır,sert katı olarak "Evet Karabekir.. Türkler İslamlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslam kaldıkça da bu halde kalmaya mahkumdurlar..bunun için İslam kalmayacağız" der.
Ve bu sonraki yıllarda yapılanlarla adım adım gerçekleştirilmek istendi. Ancak başarılı olunamadı. Hatta istiklal marşı şairi Mehmet Akif, mürteci suçlamalarına maruz kalır. Batı giyim tarzının zorunlu tutulması karşısında tepki gösterince ülkeyi terke zorlanır. Akif büyük bir hüzün ve teessür içinde,"Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum.Ve işte bundan dolayı gidiyorum" dedi. Türkiye,istiklal marşını benimseyip devletin ve milletin ortak sesi kabul ederken, yazarını ülke dışına gönderen dünyada tek ülke olur.