Âdet böyleydi; onlara kader kurbanı deniyor, anlayış gösteriliyordu. Duvara “Kahrolsun hükümet” yazdığı ya da okulda Deniz Gezmiş şiiri okuduğu için anti terör yasasına göre örgüt elemanı gibi gösterilip otuz yıla mahkûm edilen gençler, öğrenciler gibi tehlikeli değildi toplum için.
«Marx'ın da saptadığı gibi, günümüzün sorunu, insanların ihtiyaçlarını ihmal eden, onların ekonomik ve kişisel temellerini ayaklarının altından çeken küreselleşmedir. Bu gelişim, içteki kurbanı uyandırmaktadır. Ignacio Ramonet, küreselleşmenin dogmalarının tek tip düşünce tarzına dayandığına ve diğer bütün ekonomi politikalarını geçersizleştirdiğine işaret ediyor. Vatandaşların toplumsal hakları serbest rekabet ilkesine tabi kılınıyor ve toplumsal yaşamın tüm alanları para piyasalarının keyfiyetine teslim ediliyor. Küreselleşmeyi gerçekleştiren, sermaye ve emtianın serbest dolaşımı. Politikacıların yaptığı sadece, ulus-devletlerden bu küreselleşmeye uyum sağlamalarını talep etmek. Böylece yatırımlar, istihdam, sağlık hizmetleri, kültür ve çevre sorunları alanlarında karar yetkisi, kamusal sektörden özel sektöre aktarılmış oluyor.»
«Şiddetle başa çıkmadaki sorun, kültürün dayattığı, otoritenin iyi kabul edilmesi gerektiği şeklindeki bakış açısıyla çelişeceği için mevcudiyeti inkar edilen iç kurbandır. Bu iç kurban, sosyal çevre bu insanların onaylanma, sıcaklık bulma ve sosyal ilişki kurma ihtiyaçlarının bir ölçüde tatmin edilmesini mümkün kıldığı sürece "uyur." Fakat bu dengeler, toplumsal değişimler, işsiz kalma nedeniyle ekonomik sıkıntı veya toplumsal yapıların çözülmesi sonucu bozulursa, korku ve gerilim katlanılmaz olacağı için bu insanların da dengesi bozulur. O zaman iç kurban uyanır ve insanı yaşamda ki değişimler karşısında nefret ve saldırganlıkla tepki vermeye iter. Ancak, bunun gerçekleşmesi için siyasi iktidara olan inançlarını yitirmeleri gerekir. "Güçlü bir lider" iç kurbanın ağır baskı dönemlerinde bile sakin kalmasını sağlar. Fakat öznel olarak yaşanan bu güvenlik duygusunun çözülmesi tehlikesi baş gösterirse şiddet potansiyeli yükselir. İktidardaki demokratik gruplar, eğer bu vatandaş kesiminin ihtiyaçlarının ve sıkıntılarının bilincindelerse, bu sürece karşı etkin olabilirler. Ancak realite çoğunlukla, insan oluşlarında hasarlı olan ve halkın büyük kesiminin barındırdığı iç kurbanı kendi iktidarları için kullanan siyasi liderlerin böyle durumlardan yararlandığını gösteriyor. Bunu, tüm kendilik nefretinin ve saldırganlığın boşaltılabileceği bir dış düşman hedef göstererek gerçekleştiriyorlar. Fakat demokratik liderlerin bu olanağı kullanması demokrasi açısından iyi olmaz, çünkü hiçbir zaman aşırı sağ veya aşırı sol gibi kesin düşman imgeleri üretemeyeceklerdir.»
«Ancak bu arada, ölümcül şiddetin kaynağı olarak içteki kurbanı uyandıran tetikleyicinin, insanın onurunu ve kişisel önemini elinden alan ekonomik ve toplumsal koşullar olduğunu da unutmamak gerekir. Mücadele etmemiz gereken ve edebileceğimiz asıl düşman, yalnızca kar ve rekabete yönelik öncelikler yüzünden toplumsal bağların kopartılması olgusudur. Üçüncü dünya ülkelerinde halkların, onur ve varoluşlarının anlamını ellerinden alan bir yaşamla kuşatılması sonucu, içteki kurbana duyulan nefret canlanıyor ve çoğunlukla dışa yansıtılıyor.»