Önyargıların açık şekilde belirtilmesine bile ihtiyaç duyulmaz. Üstümüzde bir etki yaratabilmeleri için onları düşünmemiz bile yeter.
Geçenlerde, bir enstitünün gerçekleştirdiği bir test hakkında bir şeyler okuyordum. Genç birine matematik ödevi verilmiş. Testten önce onun başında bekleyecek olan profesöre bu gencin bir matematik dehası olduğu söylenmiş. Test boyunca profesörün içinde öğrenciye dair bu kadar olumlu bir düşünce yer almış. Öğrencinin beyin aktivitesi elektrotlarla izleniyormuş ve bu olumlu etkinin altında öğrencinin beyni özellikle çok iyi çalışmış.
İkinci bir testte öğrenci odada kalmış ama profesör değiştirilmiş. Bu sefer profesöre gencin öğrenme güçlüğü çektiği söylenmiş. Öğrencinin teste girmek için kapıyı açtığı andan itibaren elektrotlar beyninde bir engellenme algılamış. Yalnızca öğrenciyi enerjisiyle besleyen profesörün önyargısı, öğrencinin beyninde ölçülebilir bir engellenme yaratmış. Elektrotlar aniden beynin daha düşük kapasitede çalıştığını göstermiş. Ve doğal olarak öğrenci bu testte bir öncekine göre daha düşük bir başarı ortaya koymuş.
Önyargılar, hedefi belirlenmiş güçlü inançlardan başka bir şey değildir ve sadece enerji dağılımı yoluyla diğer insanları etkilerler
Araba bayilerinin test sürüşü yapmanızda ısrar etmeleri, satıcıların eşyalara dokunmanızı istemeleri, hep bu yüzdendir. Yaptığınız zihinsel simülasyonlar, “burada ve şimdi” gerçekleşen bir deneyimle yarışamaz.
... Bu proje ilgimi çekti; fikirlerimin çıkacağı bir forum, olgunlaşıp taştığımda dolacağım bir tabak, bir fırsat gerçekten, insanlara sunmadan önce tek bir örneğin (bu Breuer'in kavramı) üzerinde test ettiğim bir laboratuvar..
Arar mı?
İşye aşk mücadelelerinin en büyük meselesi: Arar mı?
Ben onun için neyim? İkimiz de bunu biliyoruz. Ayrılık - en müthiş test- bunu öğretrcek bize.
Gazze sadece Gazzelilerin değildir.
Gazze, insanlık tarafımızın ortaya çıkmasıdır. Bugün, insan olmak ve insak kalmak Gazze üzerinden tespit ediliyor.
İslami sadakat ve samimiyetimiz Gazze sınavı ile test ediliyor.
Sanal ortamlar hiçbir ahlakî ve insanî endişe taşımayan envai çeşit tehlike ve meydan okuma ile doludur. Kural ve sınır tanımayan sanal dünya hümanist özgürlüğün en üst limitte pervasızca test edildiği ortamdır.
Eşlerin yaptığı en önemli iletişim hatalarının biri de, tartışmaları ve sorunları evlilik testlerine dönüştürmektir. Evlilikte her çatışmayı tartışmaya dökerek evliliği bitirme tehdidinde bulunmak ciddi şekilde kumar oynamaktır. Tartışmalarda taraflar dürtüleriyle hareket eder ve birbirlerinin sadakatini test etmek için boşanmayı gündeme getirirler. Tartışma esnasında taraflardan birinin, "Ben gidi- yorum, evi terk ediyorum" ya da “O zaman ayrılalım" şeklinde bir tavra bürünmesi genelde onun gerçek niyetini temsil etmez. Bu sadece karşı tarafa, "ayağını denk al" ya da "beni kaybedebilirsin” mesajını vermektir.
''Kadınlar kendilerine "Hayır" denmesini isterler ve kendi çıkarlarına, inançlarına ve
hırslarına sadık kalmak için cinsel dürtülerini (erkekler üzerinde ne kadar
güçlü olduğunu çok iyi bildikleri için) askıya alacak bir erkeği seçerek
(evlilikte bile) doğru seçimi yaptığını teyit etmek için erkeğin bunu
söyleme kararlılığını sürekli olarak test ederler (diğer bir deyişle bok testi).
Bu durum kadına, erkeğin hedeflerinin ve kararlılığının, onun üzerindeki
tek gerçek gücü olan cinselliğini gölgede bıraktığı mesajını verir. Bu, ödül
olan 'büyük av', diğer kadınlarla uğruna rekabet edilecek erkektir.''