Bir tür tevekkül ve teslimiyetle yaşamlarını sürdüren ve inanılmayacak derecede büyük bir uyum, itaat ve alçakgönüllülük sergileyen kadınlar ise, ikinci tipte yer alır. Böyle kadınlar her duruma uyum sağlar, hangi iş olursa el atar, ama öylesine beceriksizlik gösterir ve öylesine dar görüşlü davranırlar ki, hiçbir şeyi doğru dürüst yapıp çıkaramaz, insanı iyi niyetlerinden kuşkuya düşürürler. Bazen de sinirsel birtakım bozukluklar gösterir, güçsüzlüklerini bu yoldan gereği gibi sergiler, dikkate alınmak istediklerini açığa vururlar. Beri yandan, kendini böyle zora koşmanın, böylesine bir despotluğa konu olmanın nasıl bir sinirsel hastalıkla cezalandırıldığını ve toplumsal yaşam için insanın nasıl işe yaramaz duruma sokulduğunu ortaya koyarlar. Bu tiptekiler, dünyanın en iyi insanlarıdır; ama toplumun beklentilerine bir türlü yanıt veremez, çevrelerinin hoşnutluğunu sürekli ellerinde tutamazlar. Boyun eğmelerinin, alçakgönüllülüklerinin ve kendi davranışlarına getirdikleri kısıtlamaların temelinde, ilk tipteki kadınlarda gördüğümüz aynı başkaldırı saklı yatar; öyle bir başkaldırı ki, “ne zevksiz yaşam” sözü ağızlarından açık seçik dökülür gibidir.