Hep hamaset, hep his! Olmaz böyle şey!   Şimdi soralım: Bu kadar aklı havada, bu kadar uçuk, hala kemale ermemiş, hala yirmi yaşın altındaki bir gençlik hareketi karakteri taşıyan bir milliyetçilik siyasileştiğinde nasıl başarı sağlayabilir? Böyle birşey nasıl mümkün olabilir? Mesela, böyle bir hareket tabii olarak devletçi olacak, tabii
Kendini öldüreceğini düşünmek iyi gelir. Daha huzur verici konu yoktur. Ona yaklaşır yaklaşmaz, nefes alır insan. Onun üzerine tefekkür etmek neredeyse bizzat eylem kadar özgürleştiricidir.” 
Reklam
Kitlelerin ahlaklılığı
Çoğu zaman sivil içgüdülere bağlı olan kitleler, bazen yüksek bir ahlakla örnek oluşturur. Eğer kişisel çıkardan uzak kalmak, her şeyi oluruna bırakma durumu olan tevekkül, veya hayali ya da gerçek bir ideale gönül bağlamak ahlaki üstünlüklerden ise, kitleler bazı zaman en ahlaklı filozofların dahi ender olarak sahip olabilecekleri bir ahlak seviyesini yükselirler. Şüphesiz onlar bu faziletleri bilinçsiz olarak taşırlar. Fakat ne önemi var ? Eğer kitleler çoğu defa akıl ve yargılama ile hareket etseydiler ve yalnız kendi çıkarlarını düşünseydiler, arz küresi üzerinde hiçbir uygarlık gelişemez ve insanlığın tarihi olamazdı.
Sayfa 52 - HayatKitabı okuyor
200 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Belkide ölmek üzere olan 36 yaşında birinin kendi cümleleri olduğundandır, vaktin nasıl geçtiğini anlayamadan bir sonraki sayfaya geçerken buldum kendimi.Ölüm üzerinde tefekkür ettiren bir kitap olmasının yanı sıra cümlelerin akıcılığı ve bir doktorun gözünden hayat ve ölümün aktarımı beni etkiledi. Kitabın sonunda göz yaşlarınızı durduramayabilirsiniz. Gerçek olan şu ki; zaman sınırlı ve biz yaşamı anlamlı kılabildiğimiz ve anlamlandırabildiğimiz ölçüde kalbimiz mutmain olacak..
Son Nefes Havaya Karışmadan
Son Nefes Havaya KarışmadanPaul Kalanithi · Altın Kitaplar · 20162,035 okunma
Genç,artik umumun yaptığı gibi kelimelerle düşünmektense üzerinde düşündüğü fikirleri somut olarak görmek isteyecektir. Çünkü bir meselede sadece göz gezdirmek tembel ruhların bakış açısıdir. Tefekkür eden aklın bakışı ise tam tersine tıpkı bir bal arısı gibi fikrini damla damla olusturmaktir
- Tabbara da diğer islam yorumcuları gibi, din ile bilim arasındaki zıtlaşmayı, Kilise’nin bilimi engelleme yolundaki baskılarıyla açıklar. Kısacası, “kilise eğer bilime hoşgörülü davransaydı, bilim de dini inkara gitmeyecekti!” demeye getirir. Oysa birbirlerine karşıt olan, Kilise ile bilim değil, genel olarak dinin mantığı ile bilimin felsefesidir. Çünkü din, sorgusuz mutlak inancı emreder ve doğanın işlerliğini tümüyle Tanrı’nın tekeli ve keyfiliğinde görürken, bilim, karşılaşılan her şeyin sorgulanması, nedeni ve nasılının öğrenilmesi, öğrenilenlerin insanlık lehine kullanılması veya zararlıysa engelleme iradesi üzerinde yükselir. Kısacası ikisinin bilgiye yaklaşımında farklılık değil karşıtlık vardır. Birincisi bilginin kaynağı olarak vahiy’i görürken, ikincisi ise çabayı, aklı, gözlem ve deneyi görür. Bu bağlamda birincisi Tanrı’yı hoşnut tutmak için kulluğu, yakarışı, şükretmeyi, tevekkülü getirirken, ikincisi soru sormayı, itiraz etmeyi, araştırmayı...
Reklam
1,000 öğeden 681 ile 690 arasındakiler gösteriliyor.