Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Varaka b. Nevfel bu daveti ilk duyduğu anda "Seni yurdundan çıkaracakları gün keşke seninle birlikte olsaydım.", "Senin getirdiğini kim getirmişse mutlaka ona düşmanlık gösterilmiştir." cümlelerini sarfederek bu davetin zorluklarla ve musibetlerle karşılaşacağını Rasûl'e nasihat etmedi mi? Bugün de durum farklı mı kardeşim?
Tevhid davetine karşı gelen müstekbir tağutlar,onu anlamadıklarından değil; çok iyi anladıklarından ötürü karşı çıkarlar.Onlar davetçinin de davet ettiği şeyinde doğruluğundan emindir.Tevhid davetinin fıtrata hitap ettiğini çok iyi bilirler.Çünkü onlarda bu daveti duyar duymaz ikna olmuşlardır.Buna rağmen yalanlarlar.Çünkü şunu anlamışlardır;Bu, insanları kula kulluktan kurtaran,alemlerin Rabbine kul yapan davettir.Bu davette insan yalnızca kuldur ve bütün insanlar kullukta eşittir.Allah'ın koyduğu yasalar;zengin,fakir,soylu soysuz,patron, işçi seçen seçilen ayrımı olmaksızın herkes için geçerlidir.Bu daveti kabul ettikleri takdirde tüm ayrıcalıklarından mahrum olacak, imtiyazlarını kaybedeceklerdir. Bu sebeple davetçiyi karalar,daveti yalanlarlar.Kur'an'ın öğrettiği bu hakikati anlamak zorundayız.Aksi halde sorunu müstekbir tağutlarda değil,davette, davetin üslubunda görmeye başları.Onlara kabul ettireceğiz diye daveti şekilden şekle sokarız.Onları kazanamadığımız gibi kendimize ve davetimize yazık ederiz.
Reklam
câhiliyenin değersizliklerine karşı öfkelidir.
(8) Tevhid ehli, câhiliye sistemlerini ve onlara ait ne varsa hepsini bir çırpıda reddeder. Allâh Subhanehu ve Teâlâ'nın sistemini benimseyen bir Muvahhid olarak, câhiliyenin değersizliklerine karşı öfkelidir ve öfkesini her fırsatta dile getirir. Ayrıca câhiliye sistemlerine destek olan sözde din adamlarına ve dindarlara karşı da öfke doludur. Ancak câhiliye yığınlarının ebedi ateşe gittiği gerçeği karşısında da kalbi burkulur. Onlara tevhidi dâveti ne pahasına olursa olsun yapar. Yapılması için Muvahhidleri teşvik eder.
"Yarım kelime ile de olsa dine yardımcı olana Allah merhameti ile muamele buyursun! Zira kulun gücü yettiği halde dine daveti terk etmesi helake götüren bir sebebtir."
Siz ona (Resûl’e) yardım etmezseniz, muhakkak Allah ona yardım etmiştir. Hani kâfirler iki kişiden biri olarak onu (Mekke’den) çıkarmışlardı ve ikisi mağaradayken arkadaşına (Ebu Bekir’e): “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.” demişti. Allah onun üzerine (güven veren ve kalbini yatıştıran) sekinetini indirmiş, görmediğiniz ordularla onu desteklemiş ve kâfirlerin sözünü (şirke davetlerini) en alçak kılmıştı. Allah’ın sözü (tevhid daveti) ise en yüce olandır. Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (9/Tevbe, 40)
(Firavun:) “(Yaptığı bu sihirle) sizi yerinizden yurdunuzdan etmek istiyor. Ne buyurursunuz?” (demişti.) (7/A'râf Suresi, 110)(Firavunlar tevhid daveti karşısında söyleyecek söz bulamayınca, vatan-millet edebiyatı yapmaya başlarlar. “Ülkeyi bölecekler!”, “Sizi yurdunuzdan edecekler!” gibi söylemler, tevhid daveti karşısında söyleyecek sözü olmayan ve kibirleri davete icabet etmelerine engel olan suçlu günahkârların ortak cümleleridir.)
Reklam
Zira "Lailaheillallah" fıtrat çağrısydı. Ona kulak veren herkes, kalbinde, ta derinlerde bir şeyin hareket ettiğini hissediyordu. İnsanlarla tevhid daveti arasındaki duvarlar yıkıldıkça toplumlar fevc fevc İslam'ı seçiyordu... Kelime-i Tevhid'in önünde duramayacaklarını anladılar. Însanları ondan alıkoyamayınca onun içini boşalttılar. Kelime-i Tevhid'i etkili kılan üç şeyi bozdular, unutturdular. Birincisi, anlamını tahrif ettiler. Allah'in ibadette birlenmesi, hiçbir şeyin O'na ortak koşulmaması ve Allah'ın dışında ibadet edilen tağutların reddedilmesi anlamını unutturdular. Bu kelimeyi "Allah yaratıcıdır." gibi Mekkeli müşriklerin imanına eşitlediler. Ikincisi, şartlarını unutturdular. "Kim 'Lailaheillallah' derse cennete girer." dediler. Doğru ama eksik söylediler. "Lailaheillallah" sahibini cennete götürür. Ancak şartları yerine getirilirse... Aksi hâlde şartları yerine getirilmeyen namaz gibi olur. Sahibine fayda vermez. Üçüncüsü. onu bozan unsurları unutturdular. "Lailaheillallah" bir defa söylendi mi ne yapılırsa yapılsın bozulmayacağını ve insana fayda vereceğini öğrettiler.
İslâm'ın istediği (tabiiyet) akideye bağlı inanç bağıdır ve onda Acemi, Arabı, Türkü, Kürdü bütün ırklar, renkler ve cinsler Allah'ın sancağı altında eşittirler. İşte çıkar yol budur.
Peygamber efendimizin en esaslı ve en mühim daveti, Allah’u Teala’nın birliğine imandır. Bu ise Kelime-i tevhid ‘ La ilahe illallah’ ile ifade edilmiştir. Bu kelime İslam’ın özü, kaynağı ve ruhudur. Müslümanı kafirden müşrikten veya ateistden ayıran, bu iman ifadesidir. Kelimenin kabul veya reddi, insandan insana farklı âlemler meydana getirir. Ona iman edenler için apaçık başarılar vardır. İman etmeyi kabul etmeyenler için ise sonsuz hüsran ve zillet vardır.
Kalem sahibi kimseler birçok büyük işleri başarabilirler. Ancak fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini feda etmeleri şartıyla... HAK bildikleri şeyin HAK olduğunu, yılgınlık göstermeden söyleyip, gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartıyla...
155 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.