Evet bir kelâm "Kimden gelmiş ve kime gelmiş ve ne için?" denilmesiyle kıymeti ve ulviyeti ve belâgatı tezahür etmesi noktasından, Kur'anın misli olamaz ve ona yetişilemez. Çünki Kur'an, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlıkının hitabı ve konuşması ve hiçbir cihette taklidi ve tasannuu ihsas edecek bir emare bulunmayan bir mükâlemesi ve bütün insanların belki bütün mahlukatın namına meb'us ve nev'-i beşerin en meşhur ve namdar muhatabı bulunan ve o muhatabın kuvvet ve vüs'at-i imanı, koca İslâmiyeti tereşşuh edip sahibini Kab-ı Kavseyn makamına çıkararak muhatab-ı Samedaniyeye mazhariyetle nüzul eden ve saadet-i dâreyne dair ve hilkat-i kâinatın neticelerine ve ondaki Rabbanî maksadlara ait mesaili ve o muhatabın bütün hakaik-i İslâmiyeyi taşıyan en yüksek ve en geniş olan imanını beyan ve izah eden ve koca kâinatın bir harita, bir saat, bir hane gibi her tarafını gösterip çevirip, onları yapan san'atkârı tavrıyla ifade ve talim eden Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın elbette mislini getirmek mümkün değildir ve derece-i i'cazına yetişilmez. Ayet-ül Kübra - 88
“Aydınlanma bir bütünlük, “bir olma”, dolayısıyla huzur içinde olma halidir. O hem yaşamın tezahür etmiş veçhesi ile, dünya ile bir olmak, hem de en derin benliğinizle ve tezahür etmemiş yaşamla, Var’lıkla bir olmaktır.”
Reklam
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
   Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.    Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.   Mustafa Kemal Atatürk
İsmimden nasibim var mı ya da bu nasipten benim payıma düşen bende tezahür ediyor mu bilmem ama ismini koydukları muhteremin eliyle elemini aldığımı ve zaman zaman onun kaderinden bir kesitin içerisinde olduğumu düşünüyorum...
teferrüh

teferrüh

@teferruh
·
17 Nisan 22:52
bir arap atasözünde 'her kişiye isminden bir nasibi vardır' denir. yani kişiye konan ismin anlamı, o kişinin üzerinde şöyle ya da böyle tezahür eder.
Sayfa 103
Yeni doğan her fikiri hayata geçirmek için askeri müdahale olmuştur.
Tarihin, bütün düşünürlerce teslim edilen "her hareketi bir aksi hareket takip eder" kanunu, bu üç büyük tarihi harekette de tamamen tezahür etti: Rönesans'a karşı karanlıkçılık (l'obscurantisme), dini reforma karşı Cizvitlik (Le Jésuitisme), ihtilale karşı gericilik (la réaction) hareketleri ortaya çıktı. Zira, her değişim, her inkılap, yerleşik bazı menfaatlere ve fikirlere aykırı ve muhaliftir. Zarar gören müesseseler tabiatiyle kendilerini muhafaza ve müdafaaya uğraşırlar. Lakin bütün bu tarihi çatışmalarda hareket, aksi hareketi yendi ve insanlık mukadder gayesine doğru ilerlemekte devam etti.
Türklerin ülkelere merbut Yer-Suları olduğu gibi, doğ­rudan doğruya, her boyun hâmisi olmak üzere, hususî bir ilâhı da vardı. Mahmud-i Kâşgarî bunlara çıfı - çıwı namı­nı veriyor. İki boy, muharebe edecekleri zaman, muharebe gününden evvelki gece esnasında, o kabilelerin çıwıları savaşırlarmış. Bunlardan hangisi galebe çalarsa, sabahleyin onun boyu galip gelirmiş. Bu suretle kan davalarının, gazvelerin, kabile muharebelrinin başlıca sebebi çıvvılar oldu­ğu anlaşılıyor. Bir kabileden bir ferde taarruz, onun mabuduna taarruzdu. O halde, ferdin intikamını almak, mabudun intikamını almak demek oluyordu. Bu suretle kadın dininin bir asabiyet dini olduğu tezahür ediyor. Aile tesanüdünü vücude getiren ve daima kuvvetlendiren çıvvılarla Yer-Sular'dır. Oguş ile boy, ilk ailelerdir. Bunların tesanüdü, aile asabiyetidir.
Reklam
" İfade edilmemiş duygular asla ölmez; sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler. "
Sayfa 19 - Sigmund FreudKitabı okuyor
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
16. asırda, V. Karl (Şarlken) devrinde Kurtuba’daki büyük camiin sütunlar ormanından oluşan şahane görünümü ve simetrisi, orta yere inşa edilen bir İspanyol basilika altarı ve şapeli ve sağa sola monte edilen ikonlar ve aziz heykelleriyle mahvedilmiştir. Bu sanatta bir dar kafalılık, yerel görgüsüzlük örneğidir. Bu sadece vandalizmin değil, dünyaya kapalılık ve yerel bağnazlığın küstahça ifadesidir. Maalesef bütün asırlarda, her yerde tezahür edebilecek bir tutumdur. Bugünkü Batı Avrupa’nın temelinde bu tutumun da olduğunu unutmayalım.
Uluhiyet, mukteza-yı hikmet olarak tezahür istemesine mukabil, en a'zamî bir derecede Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) dinindeki a'zamî ubudiyetle en parlak bir derecede göstermiştir. Mektubat - 212
Reklam
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Sayfa 666Kitabı okudu
İman yalnızca kalpte yaşanan bir duygu değildir. İmanın dışa vurumları, tezahürleri vardır. İman, ibadetlere yansır. Fedakârlık duygusuna yansır. Günahlardan kaçınma gücüne yansır. Tehlikelere karşı sağlam duruşa yansır. Zorluklar ve musibetler karşısında kuvvet olarak tezahür eder. İman, cihanı ışıklandıran bir aydınlanmadır. İnsan onunla nereye baksa aydınlık bir yere bakmış olur. İman, kâinatta hiçbir karanlık köşe bırakmamıştır. En küçük noktada bile Allah'a giden bir yol göstermiştir.
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Nur risaleleri'nin kaynağı
Nurşin'de bir müddet kaldıktan sonra Hizan'a döndü. Sonra medrese hayatını terkederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür: Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprü sünün başına gidip durmak
Sayfa 31 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Bu ülkede sözlerinin kaynağı İslam düşmanlığı olmasına rağmen bunu açıkça ifade edenleri sayısı fazla değil. Belki halkın ekserisinin en azından resmi anlamda İslam'a mensup olması ve olası tepkiler bunun aleni söylenmesini engelleyen unsurlar olabilir. Bu nedenle söylenmek istenen sözler farklı biçimlerde saldırma, aşağılama olarak tezahür ediyor.
Sayfa 166 - Ekin yayınlarıKitabı okudu