"Bizim yerimize de gez Amerika'da yolun açık olsun`Bekes`," dedi. Hiç bir zaman kimsesiz olmamıştı "Bekes". Halkının evladı olarak büyümüş, ismiyle tezat oluşturacak kadar çok sevilmişti hep.
"Zordur kadın olmak. Her an kırılıverecekmiş gibi yaşamak!.. Herkesin yerine her şeyi düşünüyor olmak ama herkesçe çok da umursanmamak...
Bir türlü alışılamamak, hep bir şeyler istemekle suçlanmak!
onca kalabalığa rağmen yalnız olmak ve sadece içindeki çocuk tarafından sarılmak.
Anne olmak, eş olmak, her şey olmak, bir varlığıyla bin parçaya ayrılmak...
Bütün bunların yanında içindeki çocuğun elinden tutup “onu” da yaşatmak...
Zordur kadın olmak. Hep bir şeyleri, birilerini toplamak zorunda kalmak...
Güçsüzlükle suçlanmak ama her zorlukta sığınılan liman olarak var olmak...
... ve bu tezat duygular arasında yinede ayakta kalarak yaşamak! Zordur kadın olmak.
Her gün bir şekilde kırılmak buna rağmen tüm parçalarını bir arada tutmak.. Kalbi kırılır, umudu kırılır... Hayat yada biri kırmazsa tırnağı kırılır, saçı kırılır ama kırılır!..
Allah vergisi bir yetenek olmalı çünkü bu kadar çok kırılırken hep ayakta hep tek parçadır!
Çok şeyler saklar içinde ve bilir, belki de anlatamayacaktır kimselere.
Onca kalabalığa rağmen bu yüzden yalnızdır, bütün kadınlar belki de!"
‘’ Kumarı kendime ben pazarlıyordum’’ (Sayfa: 102)
Okuduklarımız, alıntı ve iletilerimizin buluştuğu her insanda yeniden doğuyoruz. Aldığımız her cevapla , yorumla çoğaldığımız gibi.
Ne güzel aslında değil mi ? Dostluklarımız hep böyle sürse birbirimizin meçhulü olarak yaşasak uzaklarda.
Duygularımız birbirine değecek kadar yakın ve
"Babamın Gözyaşları" bu eseri takdir edersiniz ki bu sitede gördüm ve kitabın ismi gördüğüm ilk anda yankı uyandırmıştı bende.Çünkü beni genelde kitapların kapağından ziyade isimleri etkiler bazen içeriğine bile bakmadan okuma listeme alır sonra küçük çaplı araştırır sıraya koyarım. Evet bu kitabında isminden etkilendim Baba ve gözyaşı
Varoş Çıkmazı Kitap Konusu 👇
Varoş Çıkmazı bir gecekondu mahallesidir. Sakinleri eğitimsiz ve yoksuldur. Mahalleye Boğazkesen adında oldukça esrarengiz bir adam gelir ve bu varoşların yaşayış şekline tezat, saray gibi bir ev yaptırır. Gecekondu mahallesi manzarası olan bu saray, gizemliliğiyle mahalleye korku salar. Mahalleli bu esrarengiz adama akıl erdiremediği için onun hakkında bir sürü ürkütücü hikâye uydurur. Yüzünü göremedikleri Boğazkesen’den korkar ve onun gizemli kurallarına itaat ederler. Varoşların efendisi Boğazkesen’in, bu mahalleyle ilgili sanılanın dışında bir hesabı ve bu varoştaki insanlara yaşattığı her şeyin bir sebebi vardır. Bu karanlık beynin dokunduğu her insanın hikayesi yeni olaylara ve Boğazkesen’in karmaşık iç dünyasına yolculuktur. Boğazkesen azılı bir psikopat mıdır, yoksa bu insanlara unuttuklarını hatırlatmak için gelen bir idealist mi?
Kitabı satın almak için 👇
m.kitapyurdu.com/index.php?route...
Eğer kafanızda alacağınız kitaba dair bir fikir yoksa,kitapçıya girince bakar beğenirim diyorsanız kandırılmaya mahkumsunuzdur.Çünkü vitrinler kararsız bireylerin yöneticisidir.Ben de nadir olarak kararsız girenlerdenim.Belki fazla seçeneğin yarattığı bir seçeneksizlik ve ya seçememezlikten olsa gerek ilk defa göz göre bu ticari tuzağa,bu reklam
Sen Quasimodo... Yüreği ve görüntüsü bu kadar tezat olan bir karaktere rastlamamıştım. Ta ki
Notre Dame'ın Kamburu 'nu okuyana kadar...
Eserde, dışı bakılamayacak kadar çirkin, yüreği inanılamayacak güzel olan Quasimodo ve onun tam tersi olan Phoebus karakteri aracılığıyla, sadece dış görünüşe önem vermenin ne kadar yanlış bir tutum olduğunun mesajı
Haruki Murakami / 1Q84
Dinin, politikanın ve üniversitelerdeki siyasi hareketlerin hayal gücü ve cinsellikle harmanlanarak bazı konulara farkındalık yaratacak şekilde yazılmış bir eser #1Q84. Farklı gibi gözüken iki konunun ilerledikçe birbirleriyle iç içe geçmesi, bu kitaptaki akışı güzelleştiren bir unsur olmuş bence. Çok fazla karakter
İnsanlığı bekleyen büyük yıkımı herkesten önce hissedip onları uyarmaya çalışan bir adamın çığlığıdır bu sözler. Her cins kafanın kaderidir aslında; herkesin baktığı şeyde, hiç kimsenin görmediklerini görmek.
Friedrich Nietzsche de 19. yüzyılda yaşamış cins kafalardan biriydi. Aydınlanma sonrasındaki modern dünyanın insanı sürüklediği