Bazen başımıza ne geldiği değil, başımıza gelenlere nasıl tepki verdiğimiz önemlidir. Lisbeth Salander şiddetin her türlüsüne (psikolojik ve fiziksel) uğrayarak ve annesinin de şiddete uğramasına tanık olarak büyümüş bir kadın; tıpkı dünyanın bir çok yerindeki hemcinsleri gibi... Fakat Lisbeth diğer bir çok kadının aksine yaşadığı acıları ve problemleri bastırmamış, onlardan kaçmamış, enerjisinin tamamını onlara karşı koymaya harcayarak gerçek bir savaşçıya dönüşmüştür. Tam anlamıyla harika, gerçek dünyada yaşamasını gerektiğini düşündüğüm bir karakter Lisbeth. Michael Blomkvist ise toplumu haksız şekilde domine etmeye çalışan, insanların duygularıyla, psikolojileriyle ve işleriyle oynayarak kazanç sağlamaya çalışan tüm şahıs ve kurumların korkulu rüyası, "Millenium" dergisinin baş yazarı. Bu iki sıradışı karakterin bir araya gelmesi ise muhteşem sonuçlar ortaya çıkarıyor. "Ejderha Dövmeli Kız"la başlayan bu seriyi kitap okuma alışkanlığı kazanmak isteyen herkese ısrarla tavsiye ediyorum.