Öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka
hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlıyorsa
ona inanıyorum, beni hatırlamasa da, biliyorum
bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...
Bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini
Bende mecnundan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Aşıkı sâdık benim mecnûn ' un ancak adı var
Ben de mecnun'dan öte bir aşıklık yeteneği var. Gerçek aşık benim ama mecnun'un adı çıkmış bir kere...
Fuzûlî
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin
Bin bir türlü kokuyorsa yaylalar
Siyah gözlerine beni de götür
Baharın koynundan koparıp sana
İpek bir mendile sardığım yüreğimle
Şehzade gülleri gönderiyorum
Umutlar kalıyor; ben gidiyorum
Koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım,
Sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım.
Son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın,
Geçti artık, göğsümde kuş barınmaz, anladım.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
serin bir rüyanın hatırınadır çektiğim dünya ağrısı.
bir hayalden geldim ben,
bir hayal verdim sana,
mavi-yeşil bir hatıra:işte dünya
ruhum! ovada sert es, yamaçta sus, ırmakta ağla