Sevgili Bilge;
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı.
"Selim'in arkadaşı Turgut, Selim için şunları söyleyecekti: Bana kalırsa insanlarla arasında isteyerek bir uçurum yaratıyordu Selim. Onları imkansızlığa itiyordu, milyonlarcası için doğru saydığı düşüncelerini, duygularını bir kaç kişinin bozmasını istemiyordu. Onları da bizim gibi imkansızlığa mahkum ediyordu. Hep kuşkuluydu, her zaman kötü bir şeylerin olmasını bekliyordu."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay