İnsan istediği kadar şüphe etsin, yıkıp geçsin, her şeyden bütün bağlarını koparsın, hiçbir şüphenin yok edemeyeceği vazgeçilmez bir şey vardır.
İnsanın aklına inanma ihtiyacı
Ben, şu çiçekten çiçeğe konup bal toplayan arı gibi değilim. Ben, bir gülün bağrına gömülüp, taçyapraklarını üstüme örtüp, sevdiğimin son kucaklayışıyla can veren kara böceğe benzerim.
''Ulusal onur!'' diye yeniden homurdandı. ''Tüm büyük sözcükler çoktan harekete geçirildi bilinçleri uyuşturmak için!... Bütün bu şeylerin saçmalıklarını maskelemek, her türlü sağduyu şahlanışını engellemek gerekiyordu elbet! Onur! Vatan! Hak' Uygarlık!... Bütün bu göz kamaştırıcı sözlerin ardında yatan nedir? Sanayicilerin çıkarları, Pazar rekabetleri, politikacılarla iş adamlarının el ele verip verip çevirdikleri dolaplar, bütün ülkelerdeki yönetici sınıfların doymak bilmez açgözlülükleri! Saçma! Uygarlığı korumak ha? En vahşice hareketlerle mi? En aşağılık içgüdüleri kışkırtıp salıvererek mi? Hak ve adalet davasını, savunmak mı? Bize hiçbir kötülüğü olmayan zavallı insanların üstüne ateş açarak ve aynı palavralarla onları da üstümüze çullandırarak toplu kıyıma giderek mi? Saçma! Saçma!''