Konuşmak benim için garip, acemice bir şeydi. Ama içimde olup bitenleri anneme anlatmak için sözcüklere ihtiyacım yoktu. Onun neredeyse zihnimi okuduğuna inanıyordum. Aramızda garip, hatta anlaşılmaz bir bağ vardı; bir göz kırpmasıyla diğerimizin ne hissettiğini anlayabiliyorduk. Bir örümceğin kesilmiş iki bacağının, birbirlerinden ayrı olsalar bile ikisinden birinde hayat olduğu sürece hareket edebilmesi gibi bir şeydi bu.