Erasmus dostu Thomas More'u eğlendirmek için bir yolculuk sırasında bir haftada yazdığını söylediği Deliliğe Övgü'de şu soruyu sorar: İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaşmasını sağlayan delilik değil midir? Gülmece bu çerçevede gelişir ve söz kendisini övmesi için deliliğe bırakılır. Delilik, yaratıcısının savunduğu her şeyi eleştirerek gençliği, hayattan zevk ve neşe almayı, baş döndüren cinselliği över. Çocuklukta, yaşlılıkta, dostlukta, aşkta ve evlilikte, savaşta ve barışta, kendisinin insanlara nasıl egemen olduğunu ve onları nasıl mutlu kıldığını gösterir.
Siz, azizim Morus, en sık hatırladıklarımdan biriydiniz. Yanınızda geçirdiğim o mesut anları yokluğunuzda gözümün önünde canlandırıyordum: Bu anlar, sizi temin ederim, ömrümün en tatlı anlarıydı.
Erasmus’un ruhunu en çok besleyen ve dirilten, “sanki dostluk için yaratılmıştı” dediği Thomas More oldu. Birlikte yaptıkları Luci-anus çevirileri, aralarındaki sıcak sohbetler, samimi mektuplaşmalar, Erasmus için bunca dünyevi çirkinlik arasında adeta ruhani soluklanmalardı. (...) 1509 yılında Deliliğe Övgü eserini yazıp Thomas More’a ithaf etti.
Rotterdam doğumlu Desiderius Erasmus (1466-1536) Rönesans’la ortaya çıkan insancı akımın en büyük temsilcilerindendir. Papalığın düşünceler üzerinde kurduğu hegemonyaya karşı çıkan Erasmus, Augustine tarikatı rahiplerinden olmakla birlikte, cüppe giymemiş, Paris Üniversitesi’nde eğitim görmüş, İngiltere’ye giderek John Colet, Thomas More ve çevresiyle dostluk kurmuştur. Hıristiyanlık ruhunu antik çağın yalınlığında aramakta, güzel sanatların ve bilimlerin yayılmasına, Avrupa’nın ortak bir sanat ve bilim anlayışının çatısı altında birleşmesinde eğitime büyük önem vermektedir. Eğitimle ilgili çok sayıda risalelerinden 1529 tarihli De Pueris Statim Ac Liberaliter İnstituendis’te insanın fıtratına ilişkin iyimserliğini ve “eğitim”in kudretine duyduğu inancını vurgular.
More’un hayatında çok önemli bir yere sahip olan Desiderius Erasmus (1467-1536) ile tanışması hayli ilginçtir. Erasmus İngiltere’ye gelince onunla bir dost sofrasında karşılaşır ve ikili birbirlerinin kim olduklarını bilmeden uzun uzun sohbet eder. Erasmus bir süre sonra “Siz herhalde Thomas More olmalısınız” deyince More, “Siz de Erasmus’tan