" ACIMAK' ta, görevine bağlılığıyla tanınmış bir ilkokul başöğretmeni oln Zehra Hanım'ın trajik serüveni dile getiriliyor. Doğruluk, temizlik, fedakârlık hastalığı, onda insanlığın en değerli yeteneğini öldürmüştür: Acımak yeteneğini.
Duygusal, geniş ruhlu bir kadın. Güzel, doğru, temiz şeyleri çılgınca seviyor. Ama zaafa, düşkünlüğe ve çirkinliğe acımıyor. Yapılmış bir kötülük için hiçbir gerekçe tanımıyor ve acımadan söküp atıveriyor. Bütün insanları etkilemiş güzel bir duygunun romanı. "
Zehra öğretmen, yaşadığı şeylerden babasını sorumlu tutarken bulduğu bir hatıra defteri ile aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğreniyor. Ve şu an yaşadığı hayatın, bir zamanlar nefret ettiği, ölüsünü bile görmek istemediği, utandığı babası sayesinde var olduğunun farkına varıyor.
Bazen hayat böyledir. İyi sandıklarımız aslında kuyumuzu kazan kişilerdir. Tıpkı Mürşit'in namuslu dediği karısı ve ağzından dua eksik olmayan kaynanası gibi. Biz yine onlara toz konduramaz, iyiliğimizi düşünüyor deriz fakat gerçeklerle yüzleşmek çok ağır gelir.
Yanlış insanlar, güzel bir hayatı, umutları, sevinci,yaşama bağlılığı yok edebilir. Mürşit bunun en güzel örneği..