Dünyada önüne geçilemeyecek hadiseler vardı ve biz bunların sebep ve mantıklarını anlayamıyorduk, bu doğruydu; fakat bazı mantıksızlıklar ve yolsuzluklar vardı ki, güya tabiattan örnek alınarak yapıldığı halde, yapılmaması pek mümkündü.
syf.134
"Hem, daha önce hiç başıma gelmemiş bir şey oldu, kâbusa benzer rüyalarla dolu bir gece geçirdim: katedral üzerime yıkılıp durdu, bazen mavi görünüyordu, bazen pembe, bazen de sarı."
syf.214
İstisnai yalnızlık, tekâmül senaryosunun ufku olduğu kadar, rasyonel insanlığın taşrasına sürgün edilen meczupluğun da kaçınılmaz simgesidir. Mebzul tefekkürün yurdu -müesses nizamın işleyiş prensiplerini kaale almadığından- üniversite kürsüleri değil tımarhane bahçeleridir. Şükür ki cezbenin hükmündeki lisanları diğerlerininkine tercüme edilemeyen meczupların sayısı hiç de az değildir: Onlar da istisnai olmaktan çıkar, sıradanlaşır.
syf.38-39