Tiamat incelemesini yapmayı düşünmüyordum fakat Osmanlı'yi da ilgilendirdiği için kendime zaptolamiyorum, bu yazdıklarım sert bir eleştiriden ibaret olacak.
Daha Avrupa'da denizaltı diye bir araç bilinmezken 1719'da 3. Ahmet döneminde "Tahtelbahir" adı verilen dünyanın ilk denizaltısı üretilmişti. Bizler için ve dünya için bunun ne kadar önemli bir konu olduğu muhakkak. Fakat gelgelelim romandaki "tahtelbahir" gemisine; gözlerini altın bürümüş, sürekli sarhoş, dillerinde hep bir küfür ve daima argo konuşan adı üstünde bu roman kahramanları, bizim ecdadımiz olan Osmanli gemi mürettebatından çok çok çok uzaktalar. Bizim ecdadımızın dilinden tekbirlerin ve duaların eksik olmadığı bilinse de romanda güya jolemsi, sabunsu yaratığı görüp sadece korkudan dua eden insanlarla karşı karşıyayız ve birkaçı hırsızlıktan çekinmeyen, küfürden başka laf bilmeyen insanlar. Romanda, trajikomik ve bir o kadar da çalkantılı bir kurgu işlenmiş.
Asıl soru şu, madem Osmanlı dönemi bir roman yazılacak neden içki, küfür, yobazlık, korkaklık ve cahillik üzerine kurulu bir roman yazılıyor.Özellikle hırsızlık gibi insanın onurunu zedeleyen bir mefhumu, yazarın Osmanlı askerine atfetmesini hiç doğru bulmadım. Biz kendi milletimizi ve ecdadimizi ne zaman yüceltecek romanlar yazacağız.
@calikusu_okur_