Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Elma olgunlaşınca düşer. Peki neden düşer? Yer çekimi yüzünden mi, sapı inceldiği için mi, güneşten kuruduğu, ağırlaştığı, rüzgar salladığı için mi, altında duran çocuk onu yemek istediği için mi? Sebep hiçbiri. Bunların hepsi sadece bütün hayati, organik, doğal olayın meydana geldiği şartların denk düşmesidir. Elmanın hücresel dokusu ayrıştığı için düştüğünü söyleyen botanikçi de, ağacın altında onu yemek isteyen ve bu amaçla dua ettiği için düştüğünü söyleyen çocuk da eşit derecede haklıdır. Napolyon'un Moskova'ya gitmek istediği için gittiğini ve Aleksandr mahvolmasını istediği için mahvolduğunu söyleyen kişi de haklı ve haksız olacaktır. Milyon put ağırlığındaki, altı oyulmuş bir dağın, son işçi son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kişinin haklı ve haksız olacağı gibi. Tarihsel olaylarda büyük olarak adlandırılan insanlar, olaya isim veren etiketlerdir ve bütün etiketler gibi olayın kendisiyle çok küçük bir ilgileri vardır. Onlara, kendi istekleriyle yapmışlar gibi görünen bütün eylemler, tarihsel anlamda istemsizce yapılmıştır, tarihin akışına bağlıdırlar ve sonsuzluk içinde önceden belirlenmişlerdir.
''Elma olgunlaşınca düşer... Peki neden düşer? Yerçekimi yüzünden mi, sapı inceldiği için mi, güneşten kuruduğu, ağırlaştığı, rüzgar salladığı için mi, altında duran çocuk onu yemek istediği için mi? Sebep hiçbiri. Bunların hepsi sadece bütün hayati, organik, doğal olayın meydana geldiği şartların denk düşmesidir. Elmanın, hücresel dokusu ayrıştığı için düştüğünü söyleyen botanikçi de, ağacın altında onu yemek isteyen ve bu amaçla dua ettiği için düştüğünü söyleyen çocuk da eşit derecede haklıdır. Napolyon'un Moskova'ya, gitmek istediği için gittiğini ve Aleksandr, mahvolmasını istediği için mahvolduğunu söyleyen kişi de haklı ve haksız olacaktır: Milyon pud ağırlığındaki, altı oyulmuş bir dağın, son işçi son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kişinin haklı ve haksız olacağı gibi. Tarihsel olaylarda büyük olarak adlandırılan insanlar, olaya isim veren etiketlerdir ve bütün etiketler gibi olayın kendisiyle çok küçük bir ilgileri vardır. Onlara, kendi istekleriyle yapmışlar gibi görünen bütün eylemler, tarihsel anlamda istemsizce yapılmıştır, tarihin akışına bağlıdırlar ve sonsuzluk içinde önceden belirlenmişlerdir.''
Sayfa 7 - 2. CiltKitabı okudu
Reklam
Tolstoy'un söylediği gibi, insanın en önemli eseri, öldükten sonra geride bıraktığı hayatı.
GAZETECİLİĞİN İNCE RACONLARI
Benim başladığım dönemde, yazının temel iletişim ögesi, emir kipiydi. Okuru kızıştırmak için bir makalede en az altı kez kullanmazsanız, orta sınıfla yakınlaşma yeteneğinden önemli ölçüde yoksun olduğunuz sonucuna varılırdı. İkinci kural, bir gizemlilik duygusu yaratmak için bir soruyla başlamaktan ibaretti. Eğer bir meclis grubu, Fransalı bir sosyolog dil felsefecisi ya da toplumu ürküten bu tarz herhangi bir şey hakkında yazıyorsanız, zorunluluğa dönüşürdü bu kural. Başvurulacak üçüncü yöntem, elinden gelen en delibozuk karşılaştırmaları yapmaktı. Kimi çarpıcı örnekler: "Ortaçağcılığın Andy Warhol'ü". "Barışın Joe Frazier'ı”. "Yıldız adaylarının Virginia Woolf'u." "Fellini, Engels ve Mickey Mouse'un ustaca karışımı." "Proust, Eva Peron ve Kareem Abdul—Jabbar'ın tehlikeli karşılaşması." Ama en önemlisi, klasikleri şaşaalı, eşcinsel çağrışımlara yol açarak yorumlamaktı. Deri elbise giymiş bir Hydn neye benzerdi? Tolstoy, parlak oğlan çocuklarına ilgi duysaydı ne olurdu? İki grafiti, Sistine Şapeli'ni ne ölçüde güzelleştirirdi? Bu sorular, ansızın hayati bir önem kazanmıştı, Post—Marksizm'in, gösterge bilimin ve yapısal antropolojinin, ancak bir punk grubunu lanse etmeye hizmet ettiği takdirde kabul göreceği bir noktaya gelindi. Underground eleştirinin küçük krallığında, muhteva, sonuç, (daha da kötüsü) mesaj gibi dekadan kavramlar yasaklandı, Estetik deneyimin saflığım bozan çarpıklıklar olarak görülüyordu bunlar. Tek bir hafta sonunda, sizin İtibarınızı yerle yeksan edebilirlerdi.
Sayfa 176Kitabı okudu
Tolstoy'un söylediği gibi, insanın en önemli eseri, öldükten sonra geride bıraktığı hayatı.
Bundan ötürü Tolstoy'un hayatı didaktiktir, bir okul kitabı, bir risaledir; Dostoyevski'ninki ise bir sanat eseri, bir trajedi, bir kaderdir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
gerçekten her gün bir doktorun muayene ettiği ve yanından ayrılmadığı Tolstoy'un, tıbbı ve doktorları işe yaramaz şeyler”, hayatı bir "günah", temizliği "fazla lüks" olarak gördüğüne inanan biri var mı? Kitapları bir kitaplık dolduran bu kişi gerçekten "hiçbir işe yaramayan bir asalak", bir "bit” olarak mı yaşamıştır, hayatı gerçekten de anlattığı gibi abartılı biçimde mi yaşamıştır?
Sayfa 350 - İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
Mihail Yuryeviç Lermontov, Kafkasya'da Rusya'nın ete kemi­ğe bürünmüş haliydi. Gördüğü manzara karşısında büyülenen o aksi, gösterişli ve genç subayların ilk örneklerindendi. O, Rus halkına Kafkasya'yı tanıtan büyük bir yazardı. Rusların gözünde "Kafkasya Şairi" olarak yerini koruyor. Adı, kısa ve bahtsız hayatı ile acıklı
Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle iniş­li çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Vorontsovlar, muazzam bir hayat sürüyordu. Çar ailesinden sonra ülkenin en önde gelen ailesiydiler. Her zaman sevilmeseler de daima konumlarına yaraşır bir muamele görüyorlardı. Aris­tokratların birçoğu bu aileyi kıskanıyordu. Ailenin üstünlüğünü kabul eden halk, Vorontsovları seviyordu. Soyluların aksine halk, Vorontsovların huzurunda ayakta
206 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.