YouTube kitap kanalımda II. Dünya Savaşı hakkında harika kitaplar önerdim: ytbe.one/i39P66Sv65s
Bugüne kadar 482 tane kitap okumuşum ve 1000kitap sitesinde de 4 yıl boyunca iyisiyle kötüsüyle 254 adet kitap incelemesi yazmışım. Peki benim bu kadar kitabı okumamı sağlayan ve Auschwitz-Birkenau toplama kamplarını bizzat gördükten sonra
Merhaba Sevgili 1k okurları, sizler için özenle hazırlamış olduğum belgesel listesini paylaşıyorum. Tavsiye ettiğim belgesellerin hepsi izlenmiş ve kaliteleri onaylanmıştır. :)
İlk liste son 2 ay içerisinde izlemiş olduğum belgeselleri, İkinci liste ise geçmişten günümüze kadar izleyip, beğendiğim belgeselleri kapsıyor. Belgeselleri
İkinci Dünya Savaşı yılları,
Meşhur toplama kampları...
Ne kitaplar yazıldı ne filmler yapıldı.
Ama hiçbiri yaşayan biri kadar anlatamaz yaşanan acıyı!
Peki onlar bunu anlatmak isteyecek mi? Hangi kelime orada yaşananları dile getirmeye yeter ki? Ya da bu onları bu acıları yeniden yaşamaya itmek olmaz mı?
"Yaşadıklarımız hakkında
GECE
"Bu kitabı neden yazdım?
Delirmemek için."
Yıl 1944. Yer Auschwitz toplama kampı. Hayvan vagonlarına balık istifi şeklinde sıkıştırılan Yahudiler. Çocuklarını arayan anne babalar. Anne, baba ve kardeşlerini arayan çocuklar. Kaos. Zayıf ve hasta olanların fırınlara yakılmaya gönderildiği, çalışacak durumda olanların yaşamak için
Yazarımız diyor ki: “Bir film düşün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın. Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden kurtulamazsın. Korkarsın.”
Bende diyorum ki: “Filmin size tanıdık olduğunu ve gerileceğinizi, korkacağınızı bilmenize rağmen Pandora’nın kutusunu aralama dürtüsünün size hâkim geldiğini
“Kişisel tarihim, kendimi hep acı çekenlerle özdeşleştirmeme neden olmuştu; Kızılderili direnişçileri ya da toplama kampları avuçlarıma kazılı gibiydi.”
Milletçilik denildiğinde Türk’ü de, Fransız’ı da, İngiliz’i de Amerikalısı da mangalda kül bırakmaz. Çünkü hepsi alnına yapıştırılmış bir bayrakla doğmuştur dünyaya. Sonra da ülkesinin politikalarına göre şekillenir hayatı, hayalleri, kariyeri. Okuduğu kitapların bile ülkesinde basılıp basılamayacağına ülkesinin hükümeti karar verir.
Dünya
Bir Aslı Erdoğan kitabı okumak benim için, toplum tarafından insafsızca ötekileştirilmiş bir kimlikle yüzleşmek demek.O, bizim yok saydığımız insanların hikâyesini; çarpıcı bir şekilde sunar okuyucuya.Bunu, zamanın elinin asla uzanamayacağı bir şekilde, kanla yazar belleğe.
“Kişisel tarihim, kendimi hep acı çekenlerle özdeşleştirmeme neden
Ben kendi Sosyolojik okuma geçmişimi ikiye ayırıyorum: Bauman öncesi ve Bauman sonrası...
Bauman öncesi dönemde akademik kavramlar arasına sıkışmış, gündelik deneyimlerle sosyolojinin savunduğu görüşleri bir türlü birleştiremiyordum. Sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyor ve bir yetersizlik duygusuna kapılıyordum. Sosyoloji disiplinine özel
Almanya’da arabamı yanına park ettiğim mezarlığın duvarını görünce bir şey dikkatimi çekmişti. Duvarın taşlarına çakılmış kibrit kutusu büyüklüğünde küçük binlerce taş vardı ve her birinin üzerinde bir isim yazılıydı. Mezarlığın etrafını tamamen dolaşmış ve gerçekten duvar taşlarının üzerinde binlerce isim görmüştüm. Mezarlığın girişinde de bir
Suskunluğun öbür yüzündeki çığlığın tabiatı nedir? Bazı hatıraların dile getirilemez, unutulmuş ya da amnezi içinde kaybolup gitmiş olmasının anlamı nedir, önemli midir? Bu bihaber kalma rahatlığının gizli bir bedeli var mıdır?..
Uzun yıllar boyunca büyük ses getiren, Freud'dan bu yana yayımlanmış en önemli psikiyatrik eserlerden biri olarak
Tarihi Değiştiren Diktatörler, Ali Çimen’in ‘Tarihi Değiştirenler’ serisinin bir kitabı. Nisan 2010’da ilk baskısı yapılmış. Dünya tarihine, tabii ki menfi manada damgasını vurmuş olan belli başlı diktatörleri anlatıyor kitap.
Kimler mi var? Stalin, Hitler, Mussolini, Mao, Pol Pot, Salazar, Franco, Bokassa, İdi Amin, Pinochet, II. Leopold,
İkinci Dünya Savaşı döneminin bugün dünya üzerindeki etkileri malum. Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesiyle başlayan savaş daha sonraki zamanlarda başka ülkelere de sıçramıştır. Ne yazık ki Almanlar 1 Eylül 1939 da Polonya'ya savaş ilanı olmadan saldırmışlardır ve ülkeyi işgal etmişlerdir. İşgalden tam 17 gün sonra SSCB'de Nazi ordularına karşı
"Yalnızdım: Sadece tek bir binada hatta kentin tek bir bölgesinde yalnız kalmış değildim, koca bir kentte yalnızdım."
Piyanist: Bir kitap
Piyanist: Bir film
Piyanist: Hangi haliyle bilirseniz bilin bir acının romanı. Kitabın tanıtımında "1939-1945 yılları arasında Varşova'da hayatta kalmayı başarmış bir adamın sıra dışı