Birinci Dünya Savaşı'nın sona erişiyle beraber liberal insanın sonu gelmiştir. Liberal anlayışın temeli olan birtakım ekonomik, politik, etik ve toplumsal değerler bu dönemde geniş bir masaya yatırılmış ve masadan 20.yüzyıla damgasını vuracak olan farklı bir toplum profili çıkmıştır. Burada toplumun farklılığından kasıt tamamen iktidar ile olan ilişkisinin değişimi ile ilgilidir. Yönetim, toplum merkezli iken artık devlet ve iktidar merkezli bir hal almıştır. Özgürlükçü ideallerin iflası Avrupa'da faşizmi doğurmuştur. Demokrasiye duyulan inanç kaybolmuş, 18. ve 19. yüzyılın bireyciliği ve özgürlükçülüğü yerini ulusal lider yani başka bir değişle tek parti rejimlerine bağlanmaya bırakmıştır. İkinci Dünya Savaşı'na kadar Avrupa tarihini artık birey değil "lider"ler, yani faşizm belirleyecektir. Birey seve seve ve göz göre göre özgürlüğünü bu liderlerin eline vermiş ve daha da hazini bunu vatanseverlik kisvesi altında yapmış ama herhalde tüm bunlardan daha da acısı bunun vatanseverliğin bir gereği olduğuna kendisi de inanmıştır. Ulusal çıkarlar özgür düşüncenin üstünde, bireyler ise bir partinin, komitenin ya da ulusal liderin denetimi altında tutulmuştur. Bu ortak çıkarlar bireyin devlet tarafından yutulmasını da haklı göstermiştir.
Sayfa 31 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okudu
Dünya ölçeğinde küreselleşmiş pazarla, onun çevresinde oluşmuş sayısı belirsiz aidiyet hareketleri arasında büyük bir kara delik var. Devlet, toplumsal değerler, yaygın ahlak kuralları, kendilerine özgü farklı toplumsal yapılar arası ilişkiler, hasılı toplum, bu kara deliğe düşme ve yok olma riski altındalar." Tüm ideolojiler ikili bir işleve sahiptir: Önce bir dünya tanımlarlar, ardından da herkesin bu dünyadaki yerini bulmasını sağlarlar. Yani ideoloji hem gerçeğin bütünleştirici bir açıklaması, hem de her oyuncuyu harekete geçirici yapının tanımlanmasıdır.
Reklam
Bağlanma bağımlılığa dönüştüğünde, bağlanmanın kişiyi geliştirici me­kanizması durur. İşte o zaman bağlılık, negatif değer üretir. Aileye bağlılık, onların kabul edilemez isteklerini içeriyorsa; dostlara bağlılık bağlananı kö­tü yola düşürüyor veya suça itiyorsa, toplumsal-dini değerlere bağlılık kişili­ği yok ediyorsa, bizi insan yapan değerler bizi insanlıktan çıkartan değer­lere dönüşebilir. Örnek olarak spor fanatizmini düşünelim: Spor felsefesi açısından cesaret, ölçülülük ve hoşgörü gibi değerleri kazandırmayı amaçla­yan erdem yüklü olan bu etkinlik, fanatiğin yaşantısında tehlikeli bir tut­kuya dönüşmektedir.
Pdf
Sevgisizlik denilen toplumsal kanser ne yazık ki Türkiye'yi de sardı. Amacını yitirmiş, hayallerini tüketmiş ve yarınına umutla bakamayan bir toplum. Büyük değişimin sancılarıyla kıvranan ve ne olduğunu bir türlü anlayamayan huzursuz insanlar. Yerleşik değerlerin çöktüğü ama bir türlü yeni değerler sistemine geçemeyen insanların iki cami arasında binamaz kalmış hali. Sanki bir Çehov oyunu seyreder gibiyiz: İnsanlar gülüyor, eğleniyor, göbek atıyor ama içleri kan ağlamakta. Birbirlerini kıskanıyor, nefret ediyor, aşağılıyor ve hep birlikte nefret bileşkesinde buluşuyorlar. Ağzını açan siyasetçi zehir kusuyor! Televizyonlarda, gazete köşelerinde akıl dışı öfkelere şahit oluyoruz. Sanat dünyası da böyle, iş alemi de ... Bir ülkenin ruhunu yaraladığınız zaman, ekonominin ve siyasetin bu yarayı iyileştirmesi çok zor oluyor.
"Toplumsal cinsiyet kavramı; kadın ve erkeğin nasıl davranması gerektiği üzerine değerleri, rolleri, yargıları ve beklentileri içerir. Bireylerin sosyal hayatta yer alabilmesi için toplum değerlerini ve bu değerler kapsamında kendi rollerini öğrenmesi gerekir. Sosyal hayata ayak uydurma ise bireyin cinsiyetine göre farklılık gösterir."
Sayfa 25 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Kültürel travmalarda bireyin ve toplumun davranışlarını geleneksel değerler değil, onların yerine geçen yeni değerler motive eder. Bireye ve topluma yön veren eski normlar sorun olarak görülmeye başlanır. Rönesans sonrası Avrupa'da da zamanla görüleceği üzere Tanrı'yı razı etmenin yerini kişisel tatmin, başarı, ilerleme ve müreffeh yaşam alır. Böylelikle kanaatkârlık “acizlik”, tevazu “Özgüvensizlik”, iffet “sofuluk” utangaçlık “içe dönüklük”, namus “yobazlık” olarak kodlanır. Geleneğin sorun olarak gördüğü hırs, gösteriş, bencillik, biriktirme ve rekabet gibi davranışlar çalışkanlık, üretim, kendini gerçekleştirme ve toplumsal gelişme olarak yeniden anlamlandırılır.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.