Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen
Nerede ölümü güzelleyenler?
Hangi cennet yadsıyabilir genç ölümü.
Kaç kürek toprak taşır yürek
Zamanla çöker mi hüznün yükü.
Nerede ölümü güzelleyenler?
Koptu tesbih; illk onlar dağıldı.
İmameyi mermerin başında unutmuşlar.
Haczin memuriyeti ilişmiş eteklerine
Sicim gibi bir yağmur.
Kesilmiş avuç içi çizgiler.
Kaç kürek taşır bu kanlı eller
Zamanla diner mi göğün yükü
Verecekli akrabalar uğurlu rakam tutmuş
Helvacılar tadımcı olmuş
Nerede ölümü güzelleyenler
Hangi cennet kovabilir cemali, mahzunu ve mazlumu.
Bir put insanoğlunun temel bir tutkusunu, toprak anaya geri dönmek, mal, mülk, iktidar, şöhret vb. şeylere karşı duyulan arzuyu temsil etmektedir. Bir put tarafından temsil edilen tutku aynı zamanda insanoğlunun değerler sistemi içindeki en yüce değeridir. Yüzlerce putu saymayı ve onların hangi insani tutku ve istekleri temsil ettiğini ancak putperestlik tarihiyle ilgili bir araştırma analiz edebilir. Burada yalnızca şunları söylemekle yetineceğim. En ilkel çamur ve tahtadan yapılan putlardan, günümüzdeki devlet, lider, üretim ve tüketim gibi putlaştırılmış bir Tanrı tarafından kutsanan putlara kadar devam eden insanlık tarihi esas olarak putlara tapınmanın tarihidir.