"Bu benim torun ... çok ısrar ettim adını Nefise koyun diye. Dinlemedi beni hayırsızlar. Gidip Gamze koydular çocuğun adını. Ben inadına Nefise diyorum, kız alıştı, ana babası da alıştı. Ama onlar Gamze diyor.Gamze..."
Ertesi senenin şeker bayramı eve hiçbir akraba uğramadı. Fakat her kandil ve bayramda olduğu gibi damat, gelin, torun, yaşayan belki de yaşamayan bütün akrabalar için, hepsinin yaşına ve mertebesine göre yine hediyeler alındı.
Sayfa 84 - Ve biçare ihtiyar sokaktaki her gürültüye kulağını kabartarak, her an kapı zilinin çalındığını sanarak üç gün, her adım sesinde geleni karşılamak için ayağa kalkarak bekledi.Kitabı okuyor
Bir keresinde, torunuyla konuşmak için
diz çöküp onun göz hizasına inen bir dedeye, bu yaptığından duyduğum şaşkınlığı ifade etmiştim. Bana, "O, küçük insan!" demişti. 'Dede' ve 'torun', iki insan olarak CAN CAN'a
konuşuyorlardı.
Annesi evlenmesi için başının etini yiyormuş. Şöyle cici bir kız bulup bana bir torun vermeyecek misin? Benim mezara girmemi mi bekliyorsun? Artık Peter o kadar sıkılmış ki, annesinin mektuplarını açıp okumuyormuş bile.
..... /Peter biraz kendine geliyor ve Wright's restoranda oturup yumurta ve jambon yiyoruz. Bu akşam son, diyor Peter. Artık New York sokaklarında et paketi filan taşımayacağım. Zaten İrlandalı olmaktan da sıkıldım. Sabah kalktığımda başka bir şey olmak istiyorum. Amerikalı bir Protestan, örneğin. Yemeğin parasını sen ödermisin, diyor. Çünkü ben Vermont 'a gidip orada bir hiç olmak için para biriktiriyorum. Ve masadan kalkıp gidiyor.
Önce formalite icabı aileler tanıştı, ama hiç ısınamadılar ve annem beni, "Kızım sen bu aileyle yapamazsın, oğlan çok iyi, ama bunlar size huzur vermez," diye uyardı. Ama ben dinlemedim ve, "Ben aileyle evlenmiyorum, ben eşimi seviyorum, " diyerek ayak direttim.
…
Beni tanıdıkça severler, kabullenirler diye düşündüm ve en önemlisi değişeceklerini umut ettim, çok fazla anlamlar yükledim o aileye. Ailem bildim; kızları yoktu, beni kızları diye kabul ederler sandım, ama olmadı.
Ne tesadüftür ki evleneli bugün tam sekiz sene oldu ve ne kaynanam ne de kayınbabam bana bir kere bile kızım demedi.
Çok içime oturdu; kendim ilk çocuk ve ilk torun olduğum için sevgi içinde büyümüş tüm. Ailem eşimi sevdi. Ben de onun ailesinden sevgi bekledim. Bizim buralarda bir laf var hocam; 'Köpeğin hatırı yoksa sahibinin hatırı var!' derler. Ben anladım ki, kendi oğullarının da hiç hatırı yokmuş ve beni bir türlü kabullenemediler.
Eşim de benim halime üzülüp gerçeği anlayınca, 'Ben hiç anne nedir bilmiyorum, bir kere başımı okşamadı, canımın istediği bir yemeği hiç söyleyemedim, ağlayınca koynuna basmadı, kafamı okşamadı ve bir kere bile oğlum demedi. Babamla ilgili de hiç iyi anılarım yok. Sen boşuna üzülme, kendi evlatlarına yapmayan sana da yapmaz,' dediği zaman ben birden on yaş daha büyüdüm.
Unutmayın ki insanın zihnine gelen düşünceleri engelleyebilmek mümkün değildir. Şimdi okuyacağınız cümleyi düşünmeyin. MAVİ ÇANTAYI DÜŞÜNME! Mavi çantayı düşünmemek sizin elinizde değildir. İstemeseniz de mavi çantayı bir süre düşüneceksiniz. Tıpkı bu düşünce gibi sıkıntılı düşünceleri bazen engelleyebilmek mümkün değildir. DÜŞÜNCELERİNİZDEN SORUMLU DEĞİLSİNİZ. DAVRANIŞLARINIZDAN SORUMLUSUNUZ