Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
Sibirya’da Ongon sayılan hayvanların derileri yüzülüp doldurulurdu. Halbuki Altay dağlarında Hun çağma ait kurganlarda bulunmuş olan kurt figürlerinde, kurtların derileri soyulmuş; fakat içleri doldurulmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki Kurt, M.ö. II. asırda bile iptidaî totem mahiyetini çoktan kaybetmişti. Kurt artık, Hun ve Türk halklarının kutsal bir tılsım veya arması haline gelmiştir. Nitekim Moğol halklarındaki Ongon sözü de, Çağatay Türklerinde “ Tanığa” veya “ arma” anlamlarına kullanılmağa başlanmıştı. Şamanist Moğolların Ongon sözünün Çağatay Türklerinde bu manaya kullanılmasını sayın üstadımız Prof. Abdulkadir İnan, îslâmiyetin tesirlerine bağlamaktadır.
Sayfa 46 - Türk Tarihi KurumuKitabı okudu
Reklam
_Din, yaygın bir tür ruh hastalığıdır; saplantı nevrozudur, çarpıtılmış masallardır, gerçeğin inkarı sonucu oluşan toz pembe yanılsamalar sistemidir, uydurmadır, hurafedir, putperestliktir. Bu putlar ise kendi fantezilerimizdir. Dine karşı olan şeye hakikat denir. Tanrı ise abartılmış bir baba figürüdür. _Din, ırkın karakteridir _Uygarlığı
608 syf.
·
Not rated
Geniş Özet
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.  Armstrong'un bir kaç eserini daha
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,656 okunma
Başlangıçta eylem vardı.
Sayfa 128
Arslan çeşitli devir ve kültürlerde daima kuvvet ve kudret sembolü olarak görülmüştür. Bu nedenle sarayları, tahtı, şehri, kaleyi, yapıyı kötülük­ten, düşmandan koruyan bir unsur gibi kullanılmıştır. Özellikle Büyük Sel­çuklu ve İlhanlı devri el sanatlarında tahtı koruyan arslan figürleri yaygındır. Arslan büyük olasılıkla aynı zamanda arma, totem olarak da düşünülmüştür. Dede Korkut kitabında arslan ana olarak geçer. Selçuklu Sultanı II. Gıyased­din Keyhusrev'in paralarından ve daha önce sözü geçen İncir Han portalin­deki kabartmalardan da bildiğimiz gibi arslan sultanın arması olarak kullanıl­mıştır. Selçuklu sultanlarının Alparslan, Kılıçarslan gibi arslanlı isimleri sev­dikleri anlaşılmaktadır. Bunun dışında, Şaman etkilerinin İslam tarikatlarında kalıntılarıda Anadolu Selçuk sanatında bol arslan görülmesine yol açmıştır. Anadolu'da yaygın bir inanca göre arslan ağızlarından akan sularla abdest alınır, şifa niyetine içilir. Ta­nıttığımız, arslan başı çörtenler bu inanışa göre ayrı değer kazanır. Özellikle Bektaşilikte arslana verilen önem büyüktür ve Haydar adıyla anılır. Hatta Haz­reti Ali "Haydar-ı Kerrar"dır (tekrar tekrar arslandır). Tokat bölgesinde Bektaşi etkileri yoğundur. Arslanlı mezar taşlarına bu bölgede rastlanması bununla il­gili olabilir. Bunların Hazreti Ali sembolü olması mümkündür.
Sayfa 40
26 öğeden 21 ile 26 arasındakiler gösteriliyor.